GAYRİNİZAMİ NOTLAR

Yağmurun gelişini seyretmek

Tarkan’ın ilk kasedi yenice çıkmıştı herhalde. Bahçevan kot pantalonlu “Çok Ararsın Beni” klibinden dişlek haliyle o “Çok! Çok!” diyerek sağa sola dönüşünden “süper star” olacağı günleri tahmin edemeyeceğini anlardınız -eğer siz de bilseydiniz-. Kasedin içinde bir kaç yavaş parçası vardı. Bunlardan birisi “Yine Sensiz” idi. Evde Tarkan kasedi olduğundan da değil. Hasbelkader bir yerde duyup…

Çocukluğum…

Uyumaya karar verip de uyuyamadığım çok nadirdir. Işık hızıyla uyuyup uzay zamanı rüyamda büker, bir de zamanı yavaşlatırım. Ama uyuyamadığım zaman da uyuyamam işte. Ne kadar çağırsam da uyku gelmez. Sağa ve sola dönmenin yanısıra sırtüstü ve yüzüstü denemeler de gerçekleştiririm: İmkansız. “Sorun şehirlerde değil ki, biz tam yalandık” adlı iğrenç parçanın anlatmak istediğini o…

Taşınmak…

Bejan’ın “Constructal Theory”si (Düzen Teorisi) ile ilk karşılaştığımda çok heyecanlanmıştım.  1996 yılında ortaya attığı teori canlı ve cansız sistemleri tek teori ile modellemesi ve termodinamiğe yeni bir yaklaşım getirmesiyle beni büyülemişti. Tüm makalelerini bulup indirip tek tek okumaya başladım… Yine de eksik bir noktası vardı. Ozan’a sordum: Aynı eksikliği o da hissetmiş. Hayal kırıklığına uğradım….

Dünya Oteli

Otel odalarının az eşyaları ilk başta bir ferahlama hissi yaratsa da gecenin sessizliği ne varsa alıp götürüyor. Sen girmeden önce bir başka kişi yatmıştı buraya ve başka başka hayallere dalmıştı. Başka başka efkarları vardı… Hiç izi kalmadan gidiverdi. Şimdi ben geldim. Dertlerimle, düşüncelerime. Sırtımı yatağa verip yükselen sigara dumanına bakınca ben kendime ait bir şeyler…

Şekilsiz heyecan…

Bu da bir gayrinizami not… Böyle bir kategoriyi sırf, giriş, gelişme sonuç olmasın diye koydum… Deneme tahtası gibi… Akılma geleni atıyorum. Karmakarışık… Neyden niçin hoşlandığımızı anlamaya çalışıyorum. Niçin zevklerimiz var? Niçin bazı şeyler alıp bizi bir yerlere götürüyor? Beynimizdeki kimyayı niçin etkiliyor? Mesela fringe’deki gibi, yeşil ve kırmızı ışıkları belli bir ritmde çakınca kişiyi bayıtlmak…

Peki gerçekte biz kimiz?

Her yerde farklı farklı hayatlar var. Bir şekilde bir yerlerde gördüğünüz fotoğraflardaki insanları düşünün. Bir evleri var. Belki içine girdiğinizde hayranlık uyandıracak. Belki de kaçacağınız. Belki de “bekar evi işte, idare et” dediklerinden. Sevdikleri var. Ya da sevmedikleri. Ya da onu sevenler, ondan nefret edenler… Her fırsatta onun dedikodusunu yapmaktan büyük keyif alanlar, ya da…

Metal Bardak Altlıkları…

Sadece aklıma geldi. Öylesine yazıyorum. Aslında az önce bardağımın altına yapıştığı için kucağıma düşen ve üzerindeki soğuk içecek sebebiyle soğuyan bardak altlığı sayesinde geldi: Metal bardak altlıkları içeceğinizin çabuk soğumasına ya da çabuk ılımasına sebep olur. O kadar.

Tercihler ve ilk duruma bağlılık olgusu

Ben turuncu rengi severim mesela. Gürültülü ve çok ritimli müzikler dinlemem. Erkek parfümü olarak baharatlı kokuları, bayanlarda ise meyveli kokuları severim. Bir başkasının aynı konularda farklı tercihleri olduğu gibi bu konuda tarafsız da olabilir. Hepimizin “zevkleri” ve “renkleri” mevcut. Çoğu zaman bunun bizim tercihimiz olduğunu düşünürüz. Kelime itibariyle. Türkçe’de de “X’i tercih ederim”, İngilizce’de de…

Kutsal Kavrayış – Sıracümleler, yalçıncümleler…

Üstbiliş… (Meta cognition)  Kutsal kavrayış… Zihnin kendi kendini sarmalaması. Bilmemek ama neyi bilmediğini bilmek. Kendini dışarıdan görebilmek; ancak elinden de bir şey gelmemesi… Kutsal açılım, kendinden ayrılmak… Çoğul kişilik bozukluğunun mantıklı bir çeşidi… Kendiyle biraz da barışık olmak. Yabancılaşmak… En kötüsü de yabancılaşmak…Eşe, dosta, aileye, geçmişe, geleceğe, hayata ve hayatı anlamaya. En kötüsü de bunun…

Yiten Değerler, Kaynağı Belirsiz Alışkanlıklar

“Biz büyüdük, kirlendi Dünya”. 80’lerin sonlarında doğru ve belki biraz da doksanların başlarında televizyonda gördüğümü hatırladığım nadir kliplerden birisi, aynı zamanda çocuk olduğum ve aşka bulaşmadığım için içinde hayvan geçen şarkıların daha cazip geldiği zamanlarda… “Telli Turna”. Böyle diyordu yeni Türkü, “biz büyüdük kirlendi dünya”. Dünyanın kirlenmesini fiziksel bir hayale oturtup fabrika bacalarını gözümün önünde…