İtalyan Savunma Bakanlığı Müsteşarı Guido Crosetto’nun basınımızın tabiri ile “ağızdan kaçırdığı” şey dikkat çekici.
Finmeccanica’nın Ankara Ofisi’nin açılışında yaptığı konuşmada “Türk-İtalyan ortak yapımı bir uçak projesinin düşünüldüğü”nü belirten Crosetto’nun neyi ima ettiği meçhul.
Kendisinin Savunma Bakanlığı Müsteşarı olması bahse konu uçağın askeri bir uçak olduğunu akıllara getirse de Finmeccanica’nın alt firmaları aracılığıyla hem sivil hem de askeri havacılık alanlarında faaliyet gösterdiği bir gerçek. Üstelik Türkiye’nin “milli bir uçak” hedefini sürekli olarak dile getirdiği alan ise sivil havacılık alanı.
Geçtiğimiz yıl gerçekleşen 10. Ulaştırma Şurası’nda resmi ağızlarca dile getirilen yerli uçak siyasilerce de çeşitli seferler gündeme getiriliyor. Zira en son 30 Ekim 2010 tarihinde THY’nin uçak teslim töreninde Başbakan Tayyip Erdoğan da, “En kısa zamanda nasıl kendi helikopterimizi yapacaksak, uçağımızı da yapalım. Yüzde 100 ‘Made in Turkey’ diyeceğimiz uçakları yapalım. Türkiye çok ciddi bir altyapıya sahip” diyerek müsteşarla aynı şekilde kafa karıştırmıştı: Yani Başbakan, sivil bir uçak teslim alma töreninde, savunma endüstrisindeki bir başarıya atıfta bulunarak uçak hedefinden bahsetmişti.
Finmeccanica’nın askeri profilini ele aldığımız zaman elbette önce akıllara iki tip uçak geliyor: Eğitim uçağı (Alenia Aermacchi) ve %21’lik payıyla Eurofighter.
Şirketler grubunun sivil profili ele alındığında ise başta %50’lik payı ile ATR Turboprop Bölgesel Nakliye/Ticari uçakları ve %25’lik ana şirket payı ve şirketin Avrupa satışlarından sorumlu firmanın %51’lik sahipliği ile Bölgesel Jet Sukhoi Superjet 100.
İşbirliği Potansiyeli
Finmeccanica ile eğitim uçağı sahasında bir ortak geliştirme projesi gerçekleştirileceği ihtimali üzerinde naçizane durmuyorum; zira Aermacchi pazardaki konumu ve ürünlerinin başarısı gözönünde bulundurulduğu zaman turbofan ve jet eğitim uçakları konusunda yeni bir ürün geliştirmek ve bunu da ortak bir projeye dönüştürmekten çok uzak. Aermacchi’nin ürün yelpazesinde bulunmayan, hafif olmayan turborop eğitim uçağı kategorisinde ise TAI münferit olarak Hürkuş programını yürütüyor durumda ve İtalyan-Türk Havacılık endüstrisi birlikte düşünüldüğünde bu açıdan da işbirliği geliştirecek konumda değil, ancak birbirlerini tamamlayacak konumda karşımıza çıkıyorlar. Yine naçizane fikrimce, TAI’nin Hürkuş’u A ve B modelleri olmak üzere hem askeri hem de ticari konumlandırma planları tandem kokpite sahip eğitim uçağı pazarında Finmeccanica ile bir işbirliğini uzak kılıyor. Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü’nün “Türkiye’nin Havacılık Eğitim Merkezi” olacağına dair söylemlerinin de uluslararası işbirliği içeren endüstriyel bir planla ilişkisi olduğunu düşünmüyorum.
Öte yandan bir iş birliği sahası ise bölgesel uçak sahası ki ilk günden beri siyasi söylemler de hep bu yönde. Ayrıca Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuya değindiği son konuşmasının THY’nin uçak teslim alma töreni olması da bu anlamda manidar.
Türkiye hakkında yapılan araştırma raporlarının işaret ettiği bölgesel liderlik ve gelişim potansiyeli ile komşularla gelişen ticari ilişkiler hesaba katıldığında karşımıza oldukça ilişkili bir tablo çıkıyor. Daha önce Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın da “bölgesel jet” ya da “bölgesel uçak” telaffuzlarına bakıldığında, bölgesel uçak pazarının işbirliği yapılmaya müsait bir alan olduğu akıllara geliyor. Zira bünyesindeki ATR ile Dünya’da pazar lideri konumuna geçmiş olan Finmeccanica, önce Sukhoi’nin sivil bölümünün %25’ini alarak daha sonra da %51’i kendisinde olmak kaydıyla Venedik merkezli bir müşterek yatırım oluşturarak Sukhoi Superjet 100’ü EASA sertifikasyonu ile Avrupa pazarına sunma çalışmalarına başlamıştı. Buradan Finmeccanica’nın ürün yelpazesine “bölgesel jet” katmak istediğini anlayabiliyoruz. Gelişen sivil havacılık kısa rotalarda sefer sayısı ihtiyacını ciddi rakamlarda arttırdığ ve devlerin uzun rotalara ağırlık vermeye başlamasıyla irili ufaklı firmaların ekonomik uçaklarla operasyon yapmak üzere ortaya çıktıklarını da görüyoruz.
Bu anlamda bakıldığında, söylem sahibi İtalyan Savunma Bakanlığı’ndaki bir üst düzey bürokrat olsa da, ATAK ile gelişen ilişkilerin sivil bir alanda da işbirliğine dönüştürülme olasılığı oldukça yüksek. Askeri sahada kullanımına göre bir çok uçakta uluslararası projelerde pay sahibi bir ülke konumunda olan Türkiye’nin kendi mevcut çalışmaları da listeden çıkarıldığında geriye jet ya da prop olmak üzere “bölgesel uçak” kalıyor. (Boru hatları izleme ya da kıyı izleme ihtiyaçlarına rağmen hiç telaffuz edilmemiş ya da ima edilmemiş olan bu görevlere münhasır uçakları listeye dahil etmiyoruz; zira diğer uçaklarla ikame edilebiliyor.)
Yeni uçak projesi her ne olursa olsun, “bu konuda yeni ortak İtalya mı acaba?” diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.
Tevfik Uyar
SSNET Genel Yayın Yönetmeni
Bir yanıt yazın