THY’den Sosyal Sorumluluk Bekliyoruz

16 Ağustos 2010
5 min read

Türkiye gazetesi yazarı Ata Karataş’ın THY’yi Güreş sporumuzu da desteklemeye yönelik davet içeren yazısını okuduktan sonra kendisine hak verdim. Böyle bir öneri için öncelikle şahsım adına kendilerine teşekkür ederim. Kendisine THY’nin başka spor alanlarını ve sporcuları da desteklemesi gerektiği konusunda katılıyorum.

Futbol ve basketbolun en popüler sporlar olduğu bir gerçek. Türkiye’de en çok desteklenen spor dalları arasında bu iki spor dalı olduğu gibi halter, güreş ve şimdilerde de atletizm olduğunu da eklemem gerek. Ancak diğer spor dalları destek görmediği için başarılı sporcu yetiştirmekte zoruluk çekiyoruz. 70 milyon insan içinde bir şekilde zihni, bedeni ve zekası herhangi bir spor dalına uygun ve yıldız olmaya, rekorlar kırmaya aday yüzlerce insan bulunduğu neredeyse kesin. San Marino ya da Lihtenştayn gibi az nüfusa, insan kaynağına ve sınırlı ekonomik güce sahip olup aynı anda başka meslekler icra eden sporcular yetiştirmek zorunda değiliz neticede.

Tabi bir de olayı sadece spor olarak ele almamak lazım. THY’nin bir sosyal sorumluluğu var. Neden?

Sosyal sorumluluk, tanım gereği, eğer ki işletme olarak yaşamınızı bir ülkenin insanına verdiğiniz hizmetten kâr ederek sürdürüyorsanız, o insanların menfaatine ve etik kurallara uygun şekilde davranmak gibi bir sorumluluğunuz vardır.

SPK ilkelerine göre ise sosyal sorumluluk, çevreye, tüketiciye ve kamu sağlığına yönelik düzenlemeler ile ilgili etik kurallara uymak ve bu konudaki politikaları kamuya duyurmak. SPK ilkelerinde böyle bir tanımın yer alması, etik ve “kurumsal” bir şirket olmak için böyle bir zorunluluğun mantıken bulunmasından ileri geliyor. Zira, SPK ilkelerinde sosyal sorumluluk başlığı “Menfaat Sahipleri” ana başlığı altında yer alır. SPK’ya göre şirketle ilgili
menfaat sahipleri “Pay sahipleri ile birlikte çalışanları, alacaklıları, müşterileri, tedarikçileri,
sendikaları, çeşitli sivil toplum kuruluşlarını, devleti ve hatta şirkete yatırım yapmayı düşünebilecek potansiyel tasarruf sahiplerini de içerir.”

Yani THY’nin sponsorlukları sosyal sorumluluk kapsamına giriyor girmesine de; THY’nin sponsorluklarını “sosyal sorumluluk” bütçesinden değil de “pazarlama” bütçesinden karşıladığı muhakkak. Barcelona, Manchester, Euroleague, FIBA vs. gibi sponsorluk çalışmaları hem reklam etkinliğimi, hem de marka değerini yükselten çalışmalar.

Ancak THY mertebesinde bir şirketin –ve hatta artık vurguluca: markanın- biraz sosyal sorumluluk projelerine eğilmesi gerekiyor. Üstelik halka açık bir şirket olduğu için, SPK ilkelerince, sosyal sorumluluklarına karşı duyarlı olmalı ve bunu da kamuoyuna duyurmalı.

THY’nin web sitesindeki duyuru ve haberlere baktığımız zaman (2009’un başına kadar gidiyor), böyle bir şey göremiyoruz.

SPK ilkelerine göre hazırlanan yıllık faaliyet raporlarına göz attığımızda ise şunları görüyoruz:

1. 2009 yılının faaliyet raporunda sosyal sorumluluk başlığı altında “Yakıt Tasarrufu Projesi” kapsamında THY’nin karbon salınımını azaltarak 1 milyon ağaç dikmeye eşdeğer bir değer yarattığından bahsediliyor. Bu gerçekten bir sosyal sorumluluk örneği olsa bile, işin içinde yine “kârlılık” yatmış oluyor.

2. 2008 yılı faaliyet raporunda ise sosyal sorumluluk başlığı altında sadece THY’nin uluslarası alanda bayrak taşıyıcı firma kimliğine uygun davrandığı ve çevreye verilen zarar nedeniyle THY aleyhinde herhangi bir dava açılmadığı belirtilmiş.

3. 2007 yılı faaliyet raporunda 2008 yılında yazan cümlenin tıpatıp aynısı kullanılmıştır.

4. 2006 yılı faaliyet raporunda da aynı cümle aynı şekilde kullanılmıştır.

Daha gerisine gitmeye gerek yok.

Tabi burada kamuya faaliyet raporuyla duyurulmamış olsa da, benim hatırladığım 2007 yılında THY’nin engelli vatandaşlara bilette indirim yapmaya başlamasıydı. O günden bu yana ben bir şey hatırlamıyorum. Varsa ve hatırlamıyorsam ya da bilmiyorsam da affola –ve aslında benim suçum değil: Kamuya duyurulmuş olması gerekiyor-.

Özetle, naçizane şahsım adına, THY’nin marka değerini yükselten ve pazarlama bütçesinden karşılanan sponsorluklar yerine daha “sosyal” çalışmalar yapmasını bekliyorum. Bu başarılı olduğumuz diğer spor alanlarının desteklenmesi olduğu gibi, desteksizlik dolayısıyla başarılı olamadığımız ancak gelecekte o dalda da sporcularımızı başarılı görmek istediğimiz bir spor dalı da olabilir. Ya da aile durumları parlak olmayan çocuklar uçakla uçurulabilir, en azından uçağa bindirilebilir. Havacılık bölümlerinde okuyan öğrencilere burs verilebilir. Ya da Türk Havacılığı’na katkı sağlayacak bazı yüksek lisans ve doktora çalışmaları desteklenebilir… Bunlar sadece benim buraya yazdıklarım… Bu seçenekleri türetmek ve çoğaltmak mümkün…

İyi Haftalar.

Tevfik Uyar, 16.08.2010

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir