Mahalle Baskısı ve Düşündürdükleri

Devrim, evrimden farklı olarak çabucak meydana gelen köklü değişimlere verilen addır. Türkiye demokrasiye çok alışkın bir ülke değildir; her seçim bir öncekine tepki, ya da bir öncekinin daha güçlü olarak devam ettirilmesi şeklinde vücut bulur. Art arda gelen partiler ideolojik olarak birbirlerinden uzak olduğu için her yeni seçim devrimsel/evrimsel özellikler gösterir. Değişmeyen tek şey devletin yönetim biçimi ve onun dayandığı anayasa, özellikle anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez yasalarıdır.

Demokrasi tanımları içerisinde yeni anayasa yapmanın da ancak kurucu meclise verildiği Türkiye hukuk sisteminde, seçimlerden sonra bir çok şeyin –ihale rantı, kadrolaşma, kayırma vb.- değişmesini meşru kılmış, olmadı görmezden gelmiştir. Zira bu kez durum biraz farklı görünüyor. Vaziyet şu ki bu seçim düzüleni sabit bırakırken düzeni değiştirip, devlet kaynaklarını farklı güçlerin rantına bırakmayı değil, aynı zamanda bir zihniyet ve bu zihniyetin dayatılmasına yönelik bir cesareti de beraberinde getirdi.

Türkiye’de, ramazanda dükkan kapattırma ve namaz için otobüs durdurma olaylarının sayısında artış var. Namaz, islam dininin temeli olan bir ibadettir ve kılanlara da ne mutludur. Fakat namazın bu şekilde ifşa edilmesi, namaz kılanın kendini bu şekilde teşhir etmesi, namaz için başkasını işinden alıkoyması ve özellikle siyasi bir imajın göstergesi haline getirmesi ne kadar doğrudur? İslam’a ne kadar sığar? Tartılışır da demekten öte, tartışılmaz, yanlıştır. Namaz için otobüs durdurmak, buna cesaret etmek, hele ki karşı gelinmesi halinde bir zorlamaya başvurmak ne dinde yer alır, ne toplumsal kurallarla bağdaşır, ne hukuk kurallarıyla bağdaşır, ki sonuç olarak hak değildir.

Hele ki birinin devletin bazı söylemlerinden güç alarak bu tarz davranışlarda bulunması islamın ideolojik hale getirilmesi, siyasallaştırılması gibi bir hataya katkıda bulunmasının yanısıra devlet ile demokrasi sınırları içerisinde devletin görüş ve düşüncelerine muhalif olan ya da katılmayan olanların arasının tehlileki bir biçimde açılmasına sebep olmaktadır. İşte bu noktada ülkenin laik / nalaik, dindar / dinden olmayan, mümin / inanmayan olarak bölünmeye doğru gitmesi ciddi bir tehdit olarak süreçbaşı yapabilir.

Şu halde bir karşıdevrim ya da karşı-evrim tehlikesinin boyutlarının Türkiye’yi istikrar dışına itecek bir boyuta gelmesinden endişe etmeye başlayabiliriz.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir