Yağma Endüstrisi

09 Eylül 2009
4 min read

“Enkaz altındayım, elim kolum dışarda, kafam dışarıda… Birileri geldi ve yardım edecek sandım. Az ileride kolunda bilezikler olan enkaz altındaki bir kadının kolu görünüyor. Bana yardım edecekleri yerde gözümün önünde kadının kolunu testere ile kestiler. Ben o sırada bağırırken bana küfür ederek “bağırıp durmasana lan” diye bağırdırlar…”

***

IMF’nin tuzağına düşen Arjantin birden başlayan yağmalama olaylarıyla yüzleştiğinde biz “Türkiye ne kadar aç kalsa da Arjantin’e benzemez”demiştik…

Yanlış demişiz.

Zaten yanlışlığı yıllar öncesinden kanıtlanmıştı ama herhalde boş yere gururlanmak istemişiz. IMF’yi korumak isteyenlerin empoze ettiği bir fikir de olabilirdi… Her neyse… Konumuz bu değil.

Hadi Arjantinliler kötü ekonomiden dolayı açtı, açıktaydı! Açlık, susuzluk ve yokluk, özellikte kitlesel halde yaşandığında büyük tepki doğurabilir. Ekmek bulamayanların “pasta yesinler” diyecek kadar ukala hanedanlıkların kapısına dayanmaları çağ bile değiştirmiştir. İnsanın başı açlıkla gelir başına ve her ne kadar “çağdaş sisteme” ve etiğe uymasa bile Arjantin’deki de halkın ayaklanıp sisteme saldırmasından başka bir şey de değildir.

“Al sana kapitalizm! Al sana ticaret! Senin yüzünden aç kaldık! Paylaşmalısın benimle!”

Ama Türkiye’de olan biteni ne kadar zorlasak da meşrulaştıracak hiçbir şey yok. İstanbul’daki sel felaketinden sonra TV’ye yansıyan yağlamalama sahnelerini gördük. Utanç verici… Daha önce de daha kötüleri olmadı mı?

Tarih 18 Ağustos 1999.

Yani o büyük deprem felaketinden hemen sonraki gün. Bölgedeki kolordu komutanlığı yağma yapanı “vur emri” çıkardı. Bu kadar sert emrin ardında yatan önemli gerçekler var.

O gün enkaz altında kalan bir “tanıdığımın tanıdığı” dehşetle şöyle anlatıyor:

“Enkaz altındayım, elim kolum dışarda, kafam dışarıda… Birileri geldi ve yardım edecek sandım. Az ileride kolunda bilezikler olan enkaz altındaki bir kadının kolu görünüyor. Bana yardım edecekleri yerde gözümün önünde kadının kolunu testere ile kestiler. Ben o sırada bağırırken bana küfür ederek “bağırıp durmasana lan” diye bağırdırlar…”

Depremden sonra kaynağı belirsiz zenginleşmelerin olduğunu biliyoruz. Gariban depremzedelerin “yastıkaltı” paraları, altınları ve kıymetli eşyaları “enkaz altından” birilerinin cebine indi.

İşte bugün de evde, dükkanda ne varsa sel götürdedi. Götüren götürdü…

Tarih 22 Temmuz 2004.

Hızlandırıldığı iddia edilen dandik tren raydan çıktı. Ben de içindeydim. Ağır yaralandım. Günler sonra bölgedeki hastaneden Eskişehir Devlet Hastanesi’ne sevk olurken yolda jandarma komutanlığında durup çantamı bulup bulmadıklarını sorduk.

Bilgisayar çantam yağma edilmişti. İçinde bilgisayar olduğu düşüncesiyle, böyle bir iş yaparken vakit kaybetmek istemeyenlerin kullanacağı keskin bir bıçak darbesiyle açılmış, ne var ne yok araştırılmış. Bilgisayarımı yanıma almadığım için kaybım olmadı zaten.

Tarih 9 Eylül 2009

TV’de zaten olan bitenin bir kısmı görülebiliyor. Bir de daha az önce konuştuğum, bölgeden sorumlu emniyet teşkilatı mensubu bir komiserin anlattıkları var…

Sadece utanç değil, dehşet verici…

Sadece dükkan, ev vs. değil, sele kapılıp sürüklenen tırların, kamyonların kasalarında ne varsa… Belki yanından sürüklenen cesedin kolunda, cebinde, cüzdanında ne varsa…

Canlı mı değil mi bir onu kontrol etmeden, elini cebina at.

Hangi insancıl yan, hangi ahlak, hangi kalp, hangi niyet insanı bu kadar vahşi bir hayvan haline getirebilir?

Başka insanların kendilerinden olmayan bir felaket yüzünden acı çekip ve hatta can verdiği bir durumda bundan nasıl nemalanılabilir, nasıl bundan elde edilen gelir insanın hayatına değer katabilir?

Daha da önemlisi, bir insan bunu kendine nasıl yakıştırabilir?

Bırakın yahu…

Ortağınız kurbana vurur, siz malı alır kaçarsınız. Sel ile, deprem ile işbirliği yaparak “gasp etmektir” bu.

Sizlerle aynı biyolojik türden olmaktan utanıyor, utanıyor, utanıyorum…

Comments

Turgutcan Yavaşoğlu

Eline sağlık Tevfik Abi, Yine çok önemli ve güncel bir konuya değinmişsin , Teşekkürler

admin

Teşekkür ederim Turgut. Selamlar…

Duran Serkan KILIÇ

İnsanların bu kadar adileşeceklerini zaten biliyordum. Ama toplumsal farkındalığın canlı tutulması adına da çok güzel bir yazı olmuş. Ne diyeceğimi şaşırdım bu konunun da güzeli mi olurmuş. Daha yeni şırnakta kız çocuklarına 1 lira ve gazoz karşılığında taciz ve tecavüz edildiği ortaya çıktı. Çocuktur ne bilsin ki oyun diye kandırdılar ve canı gazoz çekti diye kullandılar.
Diyecek birşey bulamıyorum diyeceğim ama söylenecek çok şey var. Nerden başlayayım söylemeye diyorum gelmişinden geçmişinden diyorlar. Bir haftadır sürekli bir utanç içindeyim çok kötü şeyler görüp duyuyorum. Duyduklarımı bildiğim iyi mi oldu kötü mü. Olmamış olsalar iyidiler ama olduysa eğer duyup düzeltebilmemiz için iyi oldu diyeceğim. Ulan bu nasıl iyilik düşündüğüme ben utandım. Allahım adi insanlar neler yapıyor bu dünya. Düzeltmeli düzeltmeli bu ifritten düzeni düzeltmeli

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir