Mezunu olduğum İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi öğretim üyelerinden, değerli hocam Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun İTÜ Mezunları Derneği yayını olan Mühendisname’nin son sayısında (Ocak 2013) çıkan röportajı hem keyifli, hem de haz içeren bir rasyonellikle çok ciddi eleştirilere sahip!
Hürriyet’teki yazılarından da tanıdığınız Kadıoğlu’nun espirili üslubuna vakıfsınızdır. Kendisinin adı anıldığında benim aklıma hep Airport TV’de Sefa İnan’ın sunduğu ve hocamla müştereken katıldığımız bir programda anlattığı anısı gelir:
Mikdat Hoca yetkin olduğu afet yönetimi hususunda bir mülki idari amirine düşüncelerini aktarmaktadır ve yanlış hatırlamıyorsam yeni tebliğ edilen bir yasadaki yanlış ve eksik bir hususa dikkat çekilmektedir. En sonunda kendisine şöyle derler: “Siz kural koyuculardan daha mı iyi bileceksiniz?”
E tabi… Kural koyucu > Afet Uzmanı Profesör. Kural koyucu bir kere o…
İşte bu anının işaret ettiği, liyakat, ehliyet, siyasetin bilimin ve bilginin üstüne nasıl bastığı hususlarında açıklamaların da yer aldığı, keyifli röportajın yer aldığı dergi adresini bir takım alıntılarla birlikte aşağıda sunuyorum:
Ne anlama geldiğini bilmediğimiz “Subasma” kavramı.
Mesela TOKI’nin Samsun’daki evleri dere yatagında. Alt katları su bastı. Simdi TOKI buraya bina yaparken su basma seviyesi nedir diye hesaplamıyor. Zaten su basma seviyesi diye bir kavram var. O kavramın da içini bosaltmıslar, komik bir kavram olmus o; su basmasıyla hiç ilgisi yok, adı öyle sadece. Adam gidiyor derenin dibinde çukur bir yerde su basma seviyesi 60 cm, gidiyorsun tepe bir yere, orada da 60 cm. Nasıl bir sey bu? Su araziyi mi takip ediyor yani? Mantık dısı her sey. Heyelan bölgesi aynı, çıg bölgesi aynı.
Fay hattının yerini değiştiren belediyeler:
Türkiye’de kimin sesi daha çok çıkarsa, Afet Yönetimi’nde onun dedigi oluyor. Fay hatçılar diyor ki, 3 oradan 5 buradan geçiyor. Allah, sabah-aksam fayları konusuyoruz! Faylar nereden geçiyorsa geçiyor, tamam, artık biliyoruz kaç parça. Simdi Afet Yönetimi’nde en kötü senaryoya göre hazırlık yapmak vardır. Deprem siddeti tartısılmaz. En fazla kaç olması bekleniyorsa ona göre hazırlanacaksın. Millet simdi faylara dolanmıs. Bazı yerlerde fay hatlarının yerlerini degistiren ilçeler bile var. Belediye Meclisi toplanıyor, fay hattının yerini degistiriyor kagıt üzerinden orayı imara açmak için. Saçma sapan islerle ugrasıyoruz.
“Her fikrin bir karşıtını bulmaya çalışıyorlar, horoz dövüşü gibi!”
Dünyanın en büyük 3 problemi küresel iklim degisikligi, terör ve kalkınmamıs ülkelerde nüfus artısı. Bazen çıkıyorlar, ben inanmıyorum, diyor. Bu inanç meselesi degil ki! Belgeye bulguya dayalı. Eh, bana göre yok, diyor. Bu bana göre-sana göre bir sey de degil. Eger bilgi ve belgen varsa bilimsel olarak ve bunu uluslararası bir dergide yayınlarsan tamam. Mesela biz TV’ye çıkıp konustugumuzda o bilimsel degil, filmsel bir sey. TV’deki konusmalara göre bilim olmaz yani. Bizim medya da bir acayip. Her fikrin bir karsıtını bulmaya çalısıyor. Horoz dövüsü gibi. 2×2=4 eder. 5 diyen biri varsa yanlıs. Mikrofonu herkese de tutuyorlar. Prof. ve dr. unvanım var ama kalp operasyonu fikrim var benim de. Dinlerler mi dersin?
“Rantoloji aklı geçiyor!”
Mesela Ihlamur Kasrı’nı yapan mühendisler, diplomasız, iPhone’suz, bilgisayarsız. Bu mühendisler Ihlamur Deresi’ne Ihlamur Kasrı’nı yaparken girisini bir kat yukarıdan yapmıslar. Su basma seviyesini yukarıda tutmuslar. Simdiki iPhone’lu, bilgisayarlı, diplomalı mühendisler, Ihlamur Kasrı’nın etrafına sıfır giris bina yapıyor. Yani su basma ihtimalini düsünmüyor, araya bir kat yapmıyor. Rantoloji aklı geçiyor!
Ve işte röportajın tamamı (sayfa 79):
http://www.itumd.org.tr/i/uploads/731869muhendisname-39.sayi.pdf
Bir yanıt yazın