Dün Felix Baumgartner serbest düşme ile ses hızını aştı ve üçü rekor olmak üzere dört kalemde tarihe geçti (İlk kez araç olmadan ses hızını aşmak, en uzun süren serbest düşüş, en yüksek balon uçuşu ve en yüksek atlayış).
Felix kendi adına, ülkesi olan Avusturya adına ve insanlık adına bu üç rekora imza atarak elbette güzel katkılarda bulundu. Kendisini naçizane, buralardan tebrik ediyoruz etmesine… Ammavelakin dün TV’de bir bilim ve havacılık katli yaşandığını da söylemeden geçemiyoruz.
Atlayış NTV ekranlarındaydı. Birinci bombayı NTV’nin kendisi patlattı ve alt taraftaki bilgi hanesinde “BAUMGARTNER SERBEST DÜŞMEYLE IŞIK HIZINI GEÇECEK” yazdı. Evet, yanlış görmediniz. Işık hızını… Işık hızının geçilemeyeceği bir yana, -hadi diyelim Einstein yanılıyordu- bunu serbest düşme ile bir insanın gerçekleştirecek olmasını düşünmek gafletten başkası değil. Bunu Baumgartner’la ilgili haberler ilk olarak ajanslara düştüğünda Anadolu Ajansı da yapmıştı. Bütün gazetelere “ışık hızı geçme çabası” olarak servis edilen haber kanımca Türk basın tarihi adına bilimsel bir kara lekedir.
Geçelim…
NTV, bu muhteşem hatasının üzerine bilirkişi olarak binlerce uçuş saati olduğunu ifade eden bir Öğretmen Kaptan Pilota bağlandı.
NTV’nin uzman bir bilirkişi olarak bir öğretmen kaptan pilota başvurması elbette yerinde bir davranış. Zira daha önceki yazılarımızda basınımızın hukuk için hukukçulara, deprem için ilgili bilim adamlarına başvururken, niçin diğer konularda bilirkişilere başvurmadığını sorgulamış ve eleştirmiştik.
Kaptan pilotun havacılık konusunda epey bir tecrübesi ve bilgisi olduğuna eminim ama kendisine konuyu araştırması için vakit verilmemiş olmalı. Biraz da heyecanlı olduğunu düşünebiliriz, zira dün orada, spiker ile bilirkişi arasındaki diyalogta pek çok yanlış dile getirildi. Düzeltmesi bize kalsın:
Evvela spikerin sorusu da bilirkişimizin sorudan pası alarak devam edişi de hatalıydı. Spiker “Ses hızının aşılmış olması ne ifade ediyor acaba?” diye sordu. Bu soru yanlıştı. Hadi diyelim maddi hata… Zira ses hızı geçileli yarım asırı geçti, ama bilirkişimizin cevabı “Ses hızının aşılmış olması…” şeklinde aynen devam etti ve “daha önce pek çok kez aşılmaya çalışılan bu hızın aşılması” şeklinde de çeşitlendi. Dinleyenlerin ses hızı ilk defa aşılıyor zannına kapıldığına eminim. Neyse ki sonradan “önemli ses hızının aşılması serbest düşmeyle…” şeklinde düzeltildi.
Baumgartner’ın ses hızını aşmasının havacılık sanayii açısından çok önemli olduğu ve önümüzdeki yıllarda bazı atılımlar olabileceği dile getirildi. Baumgartner’ın bu atlayışı teknoloji açısından bir adım değildir. Sadece bir cesaret işidir ve havacılık tarihinin yanısıra spor tarihi için de bir rekordur. Bu yüzden Boeing, NASA, Lockheed Martin falan değil, Redbull sponsor olmuştur. Zira bu bir paraşüt atlayışıdır. (Hakkını yemeyelim, bu kadar yüksek irtifaya çıkan bir balonla insanlı uçuş yapılmamıştı…) Bu aşımın teknolojiye olan kazanımları arasında bir ara ilaç sanayii de geçti. Ses hızının aşılması ile ilaç sanayiinin bir alakası olduğunu düşünmüyorum. Yanılıyorsam siz söyleyiniz.
Bilirkişi insan vücudunun böyle bir atlayışta nasıl tepki verdiğini açıklarken kokpitte kapatılan şişe örneğini verdi. Ben kendisinin irtifa ile basınç arasındaki ilişkiyi anlatmak için böyle bir örneği tercih ettiğini düşünüyorum. Biz konuyu açalım: Bahse konu eğitim uçaklarının kabinleri tazyikli değildir. Eğer yolcu uçağı kastediliyorsa, 8-10 bin feet gibi bir irtifada basınçlandırma başlar ve o irtifa altında yine tazyikleme söz konusu değildir. Yani basınçlandırılmamış bir uçak ortamıyla Baumgartner’ın özel kıyafet ortamı arasında ciddi bir fark var. Baumgartner’ın bulunduğu kıyafet ortamı kıyasa konu edilen kokpite eşdeğer olsa idi yukarıda oksijensizlikten kısa sürede mefta olur, bir süre sonra da donardı.
Bu kıyafetten bir yenilik gibi bahsedilmiş olması da hatalıdır. Özel basınç ve sıcaklık koşullarında insan vücudunu koruyan kostümlerin Yuri Gagarin’de ve Neil Armstrong’ta da vardı benzeri. (Yine hakkını yemeyelim Baumgartner bu atlayışıyla yeni nesil tam basınç kostümlerine katkıda bulunacak veriler sağlamıştır.)
Gelelim spikerin esaslı sorusuna: “Bu teknoloji sayesinde astronotların kapsülsüz dönüşü mümkün olur mu?”
Şimdi efendim, sağolsun Kazım Bey konuya tereddütlü yaklaşarak kesin yanıt vermeyi tercih etmedi ve kapsülden çıkış yollarına bir alternatif olabileceğini söyledi. Bu konuda haklı olabilir. Uygun bir yanıt ben vereyim: Baumgartner’ın atladığı irtifa 39 km. Yani “uzayın” u’su sayılmaz. Uzay, 100. Km’de var olduğu düşünülen “Karman Sınırı” ile başlar. Kapsülle dönüşün temel amacı, atmosfere girişte ulaşılan çok yüksek sıcaklıktır. Göktaşlarının bile bu sıcaklıkta eriyip bittiğini biliyoruz, fakat balonumuzun da tırmanabildiği 39. Km’de atmosfer hala vardır ve az çok yoğundur da. Bu yüzden kapsülsüz dönüş biraz daha farklı bir konu. Bu uçuş yörünge altı olarak kabul edilen, uzaya çıkılmayan bir uçuştur.
Bu arada Baumgartner üzerindeki vericilerin takdir edilmesi gerektiğini söylendi. Baumgartner’ın sağlık durumunu ve uçuş durumunu yer istasyonlarına telemetrik olarak ileten bu vericiler sayesinde şu an Mars’tan haber aldığımızı hatırlatayım. Ses hızını aşıp giden balistik füzeler üzerinde yıllardır kullanılıyor.
Ah be NTV… Biraz daha dikkat etseydiniz keşke.
İlgili video: http://video.ntvmsnbc.com/insanlik-tarihi-icin-onemli.html
Bir yanıt yazın