Yıl 1964. Mart ayı. 28 yaşındaki Catherine (Kitty) Genovese , işten çıkmış ve New York Queens’teki evine dönmüştü. Arabasını evinin otuz metre uzağına parketmiş ve evine yürüyordu.
Kendisini takip etmeye başlayan adamı fark ettiğinde evinin önünde vakit kaybetmek yerine az ilerideki polis istasyonuna kadar gitmeye karar verdi. Baktı ki adam daha hızlı yürüyor, bir kitabevinin önündeki sokak lambasının altında durdu. Aydınlıkta kendisine bir şey olmayacağını düşünüyordu. Öyle olmadı. Adam onu bıçakladı. Kadın can havliyle, “beni bıçakladı! Yardım edin!” diye bağırmaya başladı.
Çevrede ışıklar yandı. Yukarıdan bir pencere açıldı ve adamın birisi “kızı rahat bırak” diye bağırdı. Saldırgan yakınlardaki beyaz bir arabaya doğru uzaklaşmaya başlayınca kız da evine dönmek için yaralı bir halde tabana kuvvet yürümeye başladı.
Saldırgan tekrar kızın önünü kesti ve onu tekrar bıçakladı. Kız “ölüyorum” diye çığlıklar atmaya başladı. Lambalar yandı, insanlar olan biteni gördü. Saldırgan tekrar arabasına kaçtı ve bu defa arabasına binip sürmeye başladı. Kadın sürüne sürüne yerde kan izlerini bırakarak apartman kapısına kadar geldi, ancak saldırgan arabasıyla tekrar sahneye çıktı. Arabasından indi ve kadına son öldürücü darbeyi vurdu ve gitti.
Ertesi gün olayı soruşturan polis kayıtlarına göre 38 ayrı kişi üç kademeli ve 30 dakika süren cinayetin en az bir kademesine şahit olmuştu, ama hiç kimse polisi ya da ambulansı aramamış, bağıran bir adam dışında kimse cinayeti engellemeye çalışmamış ve kadına da yardım etmemişti.
Sosyal psikolojide Genovese Sendromu olarak anılan durumun tanımı bu cinayet ile yapıldı. Cinayet şahitleri nasıl davranacağını bilememişler, üstelik ambulansı ve polisi arama görevini birbirlerine bırakmışlar, “nasılsa birisi arar” diye rahat davranmışlardı.
Bu olayın bir başka adı, anonimleşmedir. Bir olayda olayın muhatabı kişi sayısı arttıkça kişiler sorumluluğu başkalarına devreder, birbirlerine atarlar ve gerçek anlamda bir sorumluluk hissetmezler.
Bugün bakalım:
Hükümet terör olaylarından dolayı muhalefeti suçluyor ve olayların yeni anayasayı baltalamak için olduğunu savunuyor. Konuyu PKK’ya yardım eden dış güçlere bağlayacak oldu.
Muhalefet, “hükümet istifa etsin” diyerek topu hükümete atıyor. Kendi sorumluluğuna dair bir düşüncesi yok. O da unutkan.
BDP (genel muhalefetten ayrı tutuyorum), anlamsız bir “barış” söyleminde, halkın acısını paylaşmaktan aciz, suçu bir şekilde “PKK dışındakilere” yıkıyor.
Çok satıldığını ve okunduğunu iddia eden bir takım gazeteler, kaynaksız verdikleri bazı iddialarla sorumluluğu Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bırakmaya çalışıyor.
Bazıları “halkımız tepkisiz” diyor. Sokaklara çıkmayı salık veriyor. Bunu oturduğu yerden yapıyor.
Şimdi, yanlış mı düşünüyorum siz söyleyin:
Kitty Genovese’nin cinayetini görüp, hiçbir şey yapmayan 38 kişiden ne farkımız var?
Hepimiz on kademeli, yüz kademeli bu cinayeti görüyor, ama hiçbirimiz gerçek anlamda bir sorumluluk hissetmiyoruz.
Yoksa terör örgütünün eylemlerine karşı anonimleşiyor muyuz?
Bir yanıt yazın