İntihal konusu şu sıra herkesin gündeminde. ÖSYM başkanı Ali Demir, milletvekili ve bakanlarla ilgili çeşitli haberler yapılıyor… Ancak konumuz her zamanki gibi siyasiler ve siyaset değil.
Bir akademisyenin, bir sanatçının işleyebileceği “yüz kızartıcı suç” intihaldir. Bir fikir insanı baklava çalmalı belki ama asla fikir çalmamalıdır. Zira onun onuru, işi, itibarı zaten fikridir.
İntihal kelimesi arapça olduğu için yabancı gelebilir: En güzel açıklaması fikir hırsızlığıdır.
Birileri düşünürler, çalışırlar, emek harcarlar ve ortaya fikri bir eser koyarlar. Bu bir bilimsel çalışma, bir ders notu, bir makale olabilir. Başka birileri de bunları aynen alırlar ve fikir sahibinden, eser sahibinden izin almaksızın çalışmalarına iç ederler ve hatta bundan ticari menfaat elde ederler. Buna da intihal denir.
Türkiye’de fikir ve sanat eserlerinin korunmasına yönelik bir bilincin geliştiğinden bahsetmek hala zor. Bu yüzden fazlasıyla mağdur olan insan da var. En basitinden ben, daha önce mizahi bir öykü kaleme almıştım. Bir şekilde bir iki yayınevine de göndermiştim. Daha sonra bu senaryoyu biraz değiştirilmiş olarak TV’de dizi olarak gördüm: Şaşkınlığım bir yana, iyi niyetle hiçbir önlem almadan, gerekenleri yapmadığım için herhangi bir hak hukuk iddia edememiş olmam da cabası oldu.
Çevremde beste, senaryo, şiir, öykü çaldıran çok. Çalan da kimi zaman kılıfını hazırlıyor, zira hazırlayanın çalınmasına dair bir paranoyası olmadıkça o hiçbir hazırlık yapmamış oluyor.
Ben de hata ile bundan üç dört yıl önce bir dergi çıkarırken, görsel yönetmenimizin telifsiz sanıp kullandığı bir kaç resim dolayısıyla utanacak konuma gelmiştim.
Bunlardan birincisi şöyle oldu: Dergimizde kullandığımız fotoğraf sahibi kişi, uçak resmi çekme hobisine sahip, sektörümüzden bir kişi idi. Kendisi beni aradığı zaman çok özür dileyerek, dilerse fotoğrafına telif ödemeyi, dilerse de dergimiz aboneliğini kendisine ücretsiz temin etmeyi teklif etmiştim.
Elbette dergi aboneliği fotoğrafın değerini karşılamayacaktı ama karşımdaki kişi: “Bugüne kadar çok fotoğrafımı çaldılar, ama konuya sizin gibi yaklaşan, özür dileyerek karşılığında bedelini ödemeyi teklif eden birisine ilk defa rastlıyorum. Ben ücret istemiyorum, dergi aboneliği yeter, hatta ve hatta bundan sonra fotoğraflarımı derginizde dilediğiniz gibi kullanabilirsiniz” demişti.
İkincisi de benzer şekilde oldu: Bugün ulusal medyadan adını bildiğiniz bir gazeteci meslektaşımızın fotoğrafını sehven kullanmışız. Hata bizim değil, görsel yönetmenimizin resim aldığı ajansın hatasıydı sanırım, tam olarak anımsayamıyorum şu an. Kendisi bana LSG Skychefs Türkiye’nin Atilla Diker’in Genel Müdür olarak atanmasını kutladığı yemekte bir çok kişi arasında pek de yumuşak olmayan bir üslupla söylemişti ama cevap vermedim. Haklıydı. Ancak bir hata ile olmuş olabileceğini ifade edebilmiş ve susmuştum. Bu bir suçtu zira ve ben de bu yüzden epey utanmıştım. Kendisine bana sert bir üslup kullanmış olsa da bir kırgınlığım ya da kızgınlığım yoktur. Bunu da bilsin isterim.
Sektörümüzde yeni bir intihal vakası
Bu konuya bugün girme sebebim, yakın zamanlarda beni de ilgilendiren bir intihal konusu.
Kişileri ve kurumları teşhir etmeden anlatacağım. Kişileri ve kurumları açıklamamamın sebebi, hak yerini bulana kadar herhangi bir iddiada bulunarak kimseyi töhmet altında bırakmak istemememdendir. Yine benzer bir titizlikten….
Konu şöyle:
Bir eğitim yapılacak. Bu eğitimi Türkiye’deki büyük firmalardan birisi üstleniyor. Piyasadan ders notlarını hazırlaması için gerekli kişi ve uzmanlar bulunuyor. Ortaya özel fotoğraflardan ve bilgilerden oluşan bir ders kitabı çıkıyor. Ancak bu eğitim iptal ediliyor ve ticari olarak başarısız bir anlaşma girişimi olarak tarihe geçmiş oluyor.
Buraya kadar bir problem yok.
Ancak bu eğitimle ilgili olan, bu konuda danışmanlık veren ve ders öğretmeni olarak da önceki projede yer alan bir kişi, ders notunu hazırlayan kişilerden izin almadan bu ders notunu alıyor, yine sektörümüzde faaliyet gösteren bir eğitim kurumuna gidip, birlikte bu eğitimi vermek için SHGM’ye başvuruyorlar. SHGM’nin tabi ki eserin kime ait olduğunu araştırmak gibi bir görevi yok: Bakıyor, ders notları uygun. Her şey muazzam. Yetkiyi veriyor.
Bu firma ve kişi birlikte aldıkları yetkiyle, bu ders notunun üzerindeki tüm logoları değiştirerek kendi kitaplarıymış gibi eğitim vermeye ve bundan para kazanmaya başlıyorlar.
Yani eğitim kitabının en önemli 2 ünitesi X ve Y kişilerine ait özel fotoğraflar, özel bilgilerden oluşturulmuş olmasına rağmen bir Z kişisi ve T firması o kişilere hiç sormadan, o fotoğraflar, o bilgiler, o emek için hiçbir karşılık ödemeden, o kitabı kullanarak eğitim vermeye başlıyor.
Olayda kimler sorumludur, kimler aracılık etmiştir, firmanın bundan haberi var mıdır, o kişinin kitaba sahip olduğunu düşündüğü için bir suçu var mıdır, yok mudur bilinmez, lakin Z kişisi tabi ki de kitabın tamamını kendisinin hazırlamadığını, o kitabın hazırlanmasına başka kişi veya kişilerin emeği olduğunu biliyordu…
Neyse… Bu kişi ve şirketleri şimdilik açıklamayacağım. Ben telefon açtığımda kötü niyetle yapmadıklarını, bu konuyu çözeceklerini söylemişlerdi. Bu yazı da herhangi bir tehdit değil… Haber niteliği taşıyor olması da konuyu ilginç kılıyor zaten.
Gereken yapıldığında ilgili kişi ve şirketleri isterlerse bu konuya hassasiyetleri dolayısıyla, tebrik etmek suretiyle açıklayacağım. Zaten ben kendilerinin iyi niyetleriyle bu kişilerin haklarını ödeyeceklerini ve intihal gibi bir suçtan kesinlikle uzak durmak isteyecek kadar işlerinde uzman insanlar olduğunu biliyorum.
Hak yerini elbet bulacak; zira ya şirket telif ödeyecek, ya da kişiler açık olan hukuk yolunu kullanacaklar. Fotoğrafların orjinallerinin asıl sahiplerinde bulunması ve hatta bunların meta bilgilerinin saklı olması, eserin bir eser tescil kuruluşunca tescil edilmesi, daha önce kurum ve kişiler arasında yapılmış yazışmalar da dahil konuya açıklık getirecek bir çok şey mevcut.
Neyin ne olacağını zaman gösterecek.
Saygılarımla,
İyi haftalar.
Bir yanıt yazın