PEMBE OTOBÜS, MOR SOKAK, YEŞİL SİTE

15 Şubat 2015
4 min read

Türkiye’deki çirkin ve kötü olan her şeyi üstlerine alınıp onu niçin temize çıkarmaya çalıştıklarını asla anlayamadığım ve anlayamayacağım güruh tecavüzün ve cinayetin sorumluluğunu demokratik özgürlük ve (kendini) ifade özgürlüğü taleplerine yüklemelerinin üzerinden bir kaç saat geçti. Türkiye’deki fütursuzluğun boyutları nedeniyle bu saçma fikri bir fikir gibi görerek ciddiye alıyoruz olmamıza bile şaşmalı aslında.

Tecavüzcü katillerin yaptığına “çirkin” diyemeyen ve bu yönde önlem alamayanlar kadınları göz önünden kaldırmaya yönelik “pembe otobüs” önerileri getirdiler. Olursa zaten tedavülde olan yeşil ve mor otobüslere binen, bu otobüslerde bir felakete uğrayan kadınlar için de böylece “orada ne işi vardı?” denmesinin önü açılacak. Hangi kadın “ben pembe otobüse (erkeklerin olmadığı otobüse) binmek istemiyorum?” diyebilecek ki? “Demek ki aranıyorsun” falan diyecek bu zihniyet. “Anan yeşil otobüse biniyor senin” diyecek mahallede çocuklar. Diğer otobüslere binen bir kadın “bunun ne işi var lan burada?” diyen bakışlara maruz kalacak. Kıçında hissettiği ele tepki veren kadına “sen zaten namuslu olsan bu otobüse binmezdin” denebilecek. Yalın aklı değil, safsataları kutsayan anlayış, kutsal söylemlerini otobüs üzerinden üretecek.

Bu çözüm önerisi hastalıklıdır. Suçun mağduresini suçlunun olmadığı izole alanlar yaratarak çözmeye çalışmak demek birincisi, suçun başka bir yolla engellenemediğinin ve hatta engellenmek istemediğinin itirafıdır, ikincisiyse, suçun nispeten meşru olabileceği alanlar yaratmak demektir. Gaspçının giremediği MOR SOKAKLAR, hırsızın uğrayamadığı YEŞİL SİTELER, trafik canavarlarının seyredemediği SARI ŞERİTLER ya da dolandırıcının şirket kuramadığı BEYAZ SEKTÖRLER kurmayı düşünmek gibidir. Mor sokaktan gidilmezse gaspa uğrama riski, sarı şeritten gidilmezse de kazaya kurban gitme riski göze alınmış olur.

Neden-sonuç ilişkilerini görmede tarafsız bir inceleme sayılara bakarak olur. Evinizde arada bir karınca görürseniz evinizi karıncaların bastığını düşünmezsiniz. Ama bugün beş, yarın sekiz, öteki gün on beş, önümüzdeki ay yüz elli tane görürseniz bu size bir şeyler anlatır. Bu ülkede taciz, tecavüz olaylarının, kadın cinayetlerinin artışı yolunu kaybetmiş karıncanın mutfağınızdan geçmesine benzemiyor. Resmi söylemlerin yarattığı toplumsal değişim tabanın altında milyonlarca nüfusu olan bir karınca kolonisinin kazdığı yuva kadar geniş. Üstüne her seferinde halı serip geçiyorlar.

Suçu da nasıl türetildiğini bilmediğim ve yaratıcılık içermeyen bir kavram icat ederek “laik papazlara” atmışlar. Sanki son on yılda şiddeti giderek artan söylemler ve resmi uygulamalar laiklik lehineymiş, sanki kadınlar laik olmayan ortadoğu süpergüçlerinde (!) zavallı laik batı ülkelerinden daha rahat yaşıyor ve daha az eziyet görüyormuş gibi.

Öte yandan böyle tepki vermelerine de seviniyorum; zira bu meseleyi üstlerine alınmaları açık bir biçimde bize “gerçeği” onların da gördüğünü anlatıyor. “Özgecan’a bunları yapanın Allah belasını versin” diyebilselerdi milletçe bu olayı kınayacak ve çözüm bulacaktık. Böylesine bariz bir iğrençliğe bile “iğrenç” diyemediklerine bir yandan şaşarken, diğer yandan “yok Amerika’da oluyor”, “yok buna sizin özgürlükçü söyleminiz neden oluyor” falan gibi söylemlerle sorumluluklarını azaltmaya çalıştıklarını anlıyorum.

Yazık size… Özgecan’ın da ahı var artık üzerinizde.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir