AKLI OLANA ZÛLÜM…

Pek çoğumuzun haber alma yolu sosyal medya oldu. Hiç olmazsa gazetelerin sosyal medya hesaplarını takip ediyor ve haberleri yine onların paylaşımları üzerinden takip ediyoruz. Gündemin nabzını tutma yollarından birinin bu olduğu konusunda şüpheye yer yok.

Öte yandan gazeteler ya da TV’ler tek yönlü iletişim yollarıdır. Önünüze bir şey koyarlar ve okursunuz/izlersiniz. Yanıt veremezsiniz ya da başkalarının yanıtlarını veya yorumlarını açık bir şekilde görmezsiniz. Sosyal medya öyle değil: Her kesimden insan yazılana çizilene yorum yapıyor, beyan sahiplerine yanıt veriyor, kendi düşüncelerini ifade edebiliyor. Aslında günümüz internet teknolojisinin sağladığı bir nimet olarak değerlendirilebilecek bu husus, kimi zaman acı kaynağı olabiliyor: Evet! Gerçek acıdan bahsediyorum, zira Türkiye’de siyasetin -hâttâ aslında neredeyse her konunun- tartışıldığı seviye öylesine düşük, öylesine anlamsız ve saçma sapan ki, hakikaten de, birazcık vicdânı, birazcık aklı olan insan için zûlüm olabiliyor bu bakış…

Aşağıda Türkiye’de hemen her dakika sürekli olarak yapılan, sıkma modundaki çamaşır makinesi gibi kısır bir döngünün içerisinde yüksek devirle dönen tartışmaların genel biçimlerine ve sık rastlanılan örneklerine yer verdim. İlk etapta aklıma bunlar geldi; belki bir kaç tane de sizler ekleyebilirsiniz:

 

“Daha dün bu adam hakkında X diyordun şimdi Y diyorsun”

Evet çünkü o adam dün X derken bugün Y derse doğal olarak insanlar da onun hakkında dün X derken bugün Y diyebilirler. İnsanlar gömülü yazılıma sahip makineler değildirler. Fikir değiştirebilirler, yanlış düşündüklerini anlayabilirler, çark edebilirler. Eğer yanlış düşündüklerini de samimi olarak ifade ediyorlarsa doğal olarak fikirlerini değiştirme haklarına saygı göstermek gerekir. Kişiler değil, fikirler esastır.

 

“Bugün A’ya tepki veriyorsun, peki dün B olurken neredeydin?”

Bir A meselesine tepki veren kişi illa ki bir B, C, D meselesine de tepki verecek değildir. Ayrıca “Türkiye’de olaylara tepki vermekle görevli insan grupları var ve bu insan grupları konular arasında ayrımcılık yapıyor” gibi bir durum yok. O insan A meselesi için tepki vermiştir, çünkü A meselesi konusunda tepki vermesi gerektiğine inanıyordur. Bu soruyu soran kimse B meselesini önemsiyorsa B olayına gereken tepkiyi kendisi vermelidir.  A meselesine tepki verenler “Genel Tepkici” değildir ve böyle bir vazifeleri yoktur. Bir de tepki verme/vermeme meselesini Twitter üzerinden anlaşılmaz. İnsanlar 24 saat sosyal medyayı takip etmiyor: Tatilde olabiliyorlar, eşiyle kavga etmiş olabiliyorlar ya da çocuklarının hastalığıyla ilgilenebiliyorlar. B olayı cereyan ettiğinde olaydan haberi bile olmayabilir.

 

“Sandığa gel!”

Demokrasinin temel unsurlarından birisi sandıktır; doğru. Tıpkı basketbol sporunda topu potadan geçirebilmenin oyunun bir unsuru olduğu gibi. Neticede topu daha fazla kez potadan geçirebilmiş takım kazanacaktır. Ancak o maçın adil bir maç olduğunu söyleyebilmemiz için takımların eşit sayıda oyuncu oynatma hakkına, tarafsız bir hakeme, benzer kalitede forma, ayakkabı vb. ekipmanlara ihtiyacı vardır. 5’e 3 oynanan, hakemin zayıf takıma karşı faulleri çalmadığı, bir tarafın yalınayak oynadığı ve bir takımın seyircilerinin sahaya alınmadığı bir maçta, “kaç sayı attıkları esastır” denemez. Böyle basketbol müsabakası olmaz ve bir maçın adil olmasının tek unsuru potaların eşitliği değildir. Demokrasinin tek unsurunun sandık olmaması gibi. Üstelik herhangi bir fikri doğrulayan şey onu ne kadar insanın benimsediği değildir; ya da en azından bir başkasının ilgili fikre muhalefet etmesine engel olamaz. (Bkz: Argumentum Ad Populum)

 

“Sen önce ……..’i doğru yap”

Bir kimsenin kötü bir şarkıcı, tiyatrocu ya da mühendis olması, hatta ve hatta katil olması onun siyasi fikirlerinin yanlış olduğu anlamına gelmez. Herhangi bir konudaki düşüncemizin doğruluğu ya da yanlışlığı başka bir konudaki başarımızdan bağımsızdır (Bkz: Ad Hominem).

 

“Ona bakarsan geçmişte de onlar benzer şeyler yapmıştı”

Bir yanlışı savunma gerekçesi başka bir yanlışı örneklemek olamaz. Örneğin geçmişteki siyasetçilerin de yolsuzluğa bulaşmış olması bugünkü siyasetçilerin yapabileceği anlamına gelmez. Ya da tek parti döneminde yapılmış olan yanlışların bugünkü yanlışları meşrû kılması söz konusu değildir. Anti demokratik uygulamalara karşı tepki veren birine muhtemelen henüz doğmamış olduğu yıllarda cereyan eden olayları esas alarak yapılmış bir savunma komiktir, saçmadır, safsatadır.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir