GEZİ NOTLARI: İĞNEADA / DUPNİSA

11 Haziran 2012
6 min read

Haftasonu kamp amacıyla Kırklareli ili, Demirköy ilçesi, İğneada beldesinde idik. İğneada sahilinde Dallas Büfe tarafından işletilen, Erikli gölü kıyısındaki kamp işletmesindeydik. Bu bölgede kamp yapmak isteyenler için özelliklerinden bahsedelim.

Kamp yeri özellikleri

Longoz ormanları yürüyüşünde ensem tamamen yandığı için korunmak amacıyla kafama tişört bağlamak zorunda kaldım. Kamp yerinin bitki örtüsü arkada görülüyor.

Haziran ayı ilk haftasında gece oldukça soğuk oluyor. Yakınlardaki göl nedeniyle tüm gece yoğun kurbağa sesleri rahat bir uyku çekmenize engel olabilir. Dinlenmeden uyanmak bir dezavantaj. Hakim rüzgar karadenizden estiğinden sıkı giyinilmediği ve uygun bir mat kullanılmadığı halinde soğuk da uykuyu bölebilen etkenlerden.

Bölgede sürekli kampçı bulunması sebebiyle uysallaşmış, evcilleşmiş ama başıboş köpekler çok fazla. Siz uyur uyumaz açıktaki poşetleri dağıtmaya başladıklarından eşyaların mutlaka ağaç dallarına asılması gerekiyor. Köpeklerin gece kendi aralarında yaptığı kavgalar da iyi bir uyku için engel.

Gecenin soğukluğuna karşın gündüz çok sıcak. Çadırı mutlaka gölgelik bir yere çekmek gerekiyor. Çadırınız iyi yalıtımlı ise güneş doğduktan sonra bir miktar daha uygun sıcaklık düzeyi tutturulsa da saat 08:00’den sonra toprağın da ısınması ile birlikte içeride durulmaz hale geliyor.

Bölgede su yılanı sayısı fazla, ancak herhangi bir tehdit yaratmıyor. Göl bataklık yapısına sahip olsa da rahatsız edici bir kokusu yok. Büfe işletmesinin ilgilendiği 2 erkek, 2 de kadın tuvalet kabini var. Sahildeki duş kabinlerinin kapıları kırık.

Merkezde ihtiyaçlarınızı giderebileceğiniz büyük bir market var. (Işık Market)

Sınırlı çeşitteki ihtiyaçlar Dallas Büfe’den karşılanabilir.

Bölge gece yoğun çiğ altında kaldığından oradan toplanabilecek çalı çırpı çok yaş ve yanmada problem çıkarıyor. Ağaçlar yanan değil tüten cinsten. Bu yüzden liman tarafındaki ormandan ya da şehrin hemen dışındaki meşelikten odun toplayıp gelmek gerekiyor.

Longoz ormanları

Bölgenin en önemli gezi parkurlarından birisi Longoz Ormanları. İğneada Longoz ormanları kaldığımız kamp alanına 7,5, şehrin tam çıkışına ise 5,5 kilometre idi. Sabah yola çıkıldığında karayolu sürekli güneş aldığından gerekli önlemler alınmalı. Yol üzerinde sadece bir çeşme var. Bu yüzden su ihtiyacı iyi hesaplanmalı. Temmuz ve Ağustos için yavaşlatma durumu dahi olsa yanlardaki ormanlık alanlardan yürünmesini şiddetle tavsiye ederim.

Longoz Ormanları için rota. Toplamda 7,5 km. Gidiş dönüş 15 km. süreceğinden ve az çeşme bulunduğundan su miktarı iyi ayarlanmalı.

Longoz ormanları oldukça vahşi bir orman. Geyik sinekleri ve eşek arıları büyük risk. Ben bölgede hiç geyik görme şansı yakalayamadım. Yaban domuzu olmaması da bir avantaj ancak haziran sonu itibariyle engerek yılanlarına dikkat etmek gerekiyormuş. Orman deniz seviyesi altında olduğundan bataklık yapılarla karşılaşma riski yüksek, zira Longoz demek Türkçe’de “Subasar” demek. Bu orman, dere suyunun birikintileri üzerine kurulu ve yer yer ağaç kökleri tamamen su içerisinde. Bu yüzden yalnız girilmemesi ve gerekli önlemlerin alınması önemli.

Yol boyunca en sık görülebilecek ağaçlar Kayın, Meşe ve Çam. Orman yakacak yönünden bol. Zaman zaman yaban eriklerine rastlanabiliyor.

Karayolundan yürürken en büyük problem güneş. Sinek kovucu ile güneş kremi arasındaki tercihi 2.sinden yana kullanın.

Siz siz olun sinek kovucu ile güneş kremi arasındaki tercihi ikinciden yana kullanın. Sinekler büyük dert açmadılar -ve geyik sinekleri de sinek kovucudan pek etkilenmiyorlar- ama karayolundan yürüyecekseniz mutlaka güneş kremi sürün. Ayrıca yol çakıllı ve gelen geçen arabaların fırlatabileceği taşları da dikkate alarak daha açıktan yürüyün.

İğneada Deniz Feneri

İğneada’dan sahil yolu tutulduğunda yaklaşık 4 km. sonra liman ve limanın üzerinde deLimanköy var.

Limanköy’de Türkiye’nin en kuzeybatı deniz feneri bulunuyor. Çok özellikli olmasa da burası görülebilir. Ayrıca gördüğümüz kadarıyla Limanköy de kamp için oldukça uygun bir yerdi. Son gününüzde hazır yemek isterseniz Limanköy’deki konukevini deneyebilirsiniz. Oldukça temiz olan tesiste güzel yemekler var. İşleticilerden Şermin Hanım ilginç börek denemeleri yapabiliyor.

Dupnisa Mağarası

Adı zaman zaman İğneada ile anılsa da Dupnisa Mağarası oldukça uzak ve araçlar için zorlu bi yolda.  İğneada’dan İstanbul’a dönerken değerlendirirseniz Dupnisa yolunun sizi yorabileceğini hesaba katın. Zira Demirköy’den Dupnisa’ya dönüldüğünde 30 km. kadar oldukça bozuk, virajlı bir yoldan gidiliyor ve yol köprü üstlerinde tek şeride düşüyor.

Fakat bu yolu geçip de Dupnisa’ya vardığınızda buna değeceğini düşüneceksiniz.

Dupnisa Mağarası epey büyük bir mağara. Toplam uzunluğu 3200 metre ve 1000 metresi sulu. (Kaynak: Vikipedi)

Yürüyüş parkuru yapılmış ve dışına çıkılmasına izin verilmiyor ama maceracı bir ruh olarak zincirleri aşıp mağaranın gizli köşelerini keşfedebilirsiniz. (Tabi ki biz yapmadık :P )

Mağaranın en yukarıda bir çıkışı var. O çıkıştan insanlar genelde geri dönüyorlar ama ben dönmemenizi, aşağıya tepenin üstünden inmenizi tavsiye ederim. İniş zor değil ve herhangi bir ekipman olmadan da rahat rahat inilebilir. Kayalar kolay bir inişe imkan sağlıyorlar.

En çok üzüldüğüm şey mağara ekosisteminin neredeyse bitmiş olmasıydı. Mağara canlıları için oldukça uygun olabilecek yerdeki canlıların nereye gittiği konusunda hiçbir fikrim yok ve aslında bu konuyu da araştırmak istiyorum.

Dupnisa Mağarası zor bir yolun sonunda ama gördüğünüz zaman pişman olmuyorsunuz.

Dupnisa Mağarası dışında küçük bir işletme var. Burada çay, soğuk içecek ve gözleme bulunabilir. Karpuz satan bir yer yoktu ama yanınızda karpuz getirirseniz Rezve deresinin mağaradan çıkan buz gibi suyunda çatlatabilirsiniz :)

Dönüşte Vize’de iken İstanbul yoluna sapan göbekte ekmek fırını var. Orada köy ekmeği yemeyi de unutmayın.

Not: Fotoğraflar için Sinem Doğan’a teşekkürlerimle…

 

Comments

Ramazan Kılınç

Atlas Dergisi’nin bir sayısında Dupnisa mağarası konu alınmıştı.. Orada bahsedildiğine göre önceden çok sayıda yarasa yaşıyormuş burada. Sonra turizme açmak için mağara ışıklandırılınca, karanlık ortamlarda yaşamayı seven yarasalar mağarayı terk etmek durumunda kalmışlar. İstersen hangi sayısında yer aldığında bakıp sana bildirebilirim.

admin

Olacak iş değil… Yani bir şekilde yarasaların da yaşayabileceği bir alan bırakılabilir miydi bilemiyorum. Dünya’daki diğer örnekleri incelemek gerek. Bilgi için sağol dostum. Sayı bilgisini verirsen kütüphaneden bakabilirim.

Ramazan Kılınç

Evdeki dergileri yakın zamanda elden geçirip bulmaya çalışayım.. Kolay olmayacak, ama bulurum bir şekilde :)

İLHAN DUYAR

Atlas dergisindeki yazıda; İçerideki ışıklandırmanın ayrıca mağaranın sıcaklık şartlarını değiştirmesi sonucu ( belki binlerce yıllık bir ısı dengesi söz konusu) istilacı türlerin mağarada yaşayan diğer canlıların yok olmasına ve de yarasaların burayı terk etmesine neden olduğu belirtilmiştir. Her mağara bir mikro eko sistemdir hepsinde kendine özgü özellikler mevcuttur bu nedenle her biri eşsizdir. Bu bilinçle yaklaşılması gerekmektedir.

admin

İlhan Bey,

Vermiş olduğunuz bilgiler için teşekkür ederim. Mağara konusunda verdiğiniz bilgileri David Attenborough’un seslendirdiği Planet Earth adlı belgeselin “mağaralar” konulu bölümünden hayretle öğrenmiş ve gerçekten büyüleyici bulmuştum. İnsan üzülüyor. Söylediğiniz bilince erişmek için yolumuz uzun.

Umur

Çok güzel bilgiler vermişsiniz yazınızda, hafta sonu İğneada kamp planı yapan biri olarak çok teşekkür ederim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir