Afet ve Ahlak

İnternette bazı haber mecralarında aşırı radikal düşüncelere sahip bazı kimselerin ortalık yerde küçük mitingler yaparak “depremin sebebi fuhuş” demiş olduklarına dair haberler yer aldı. Konu doğal olarak büyük bir hızla sosyal medyada kısmen “kuşku” ile yer aldı.

Gördüğüm kadarıyla kuşkunun sebeplerinden birisi haberin sadece belli platformlarda yer almasından dolayı bir “bilgi kirliliği” olabileceğine dair şüpheler. Diğer sebep ise insanların böylesine geri, akıldan yoksun, günlerdir insanların tepki verdiği, ayrımcı bulunan diğer söylemler kadar içi boş bir şeyin söylenmiş ve hatta dinlenmiş olabileceğine inanmaması.

Gerçi bizler İstanbul’daki sel felaketinde suyun alıp götürdüğü ganimeti toplayan vatandaşın “oruç tutmayanları” suçladığını çok iyi hatırlıyoruz. Nasıl bir “ceza” anlayışından, nasıl bir imandan böyle bir fikir türediğini anlamak zor.

İşin bu kısmı mühim değil. Biz yansımalara bakalım:

Sosyal medya mecralarından birinde “depremin sebebi fuhuş” başlığını görünce duraladım. Bazen kelime oyunları, size beklenenden daha şaşırtıcı kapılar açabilir. Cümleye takla attırayım dedim, oldu: “Fuhuşun sebebi deprem”.

Her neden sonuç ilişkisi bu şekilde geçişli değildir ve bu yüzden de ilk bakışta manasız ya da yanlışlıkla yazılmış gibi gelebilir, ama biraz düşününce o kadar da manasız gelmiyor. Zira sahibini bilmediğim bir tez “Ulusların ekonomisi çöktüğünde önce ahlak çöker” diyor.

 

Depremi fırsat bilen yağmacılar

Bu tezi ilk duyduğum ve tez üzerine kendisiyle tartıştığım bir dost tezine destek noktalarını daha çok cinsellik üzerinde sıralamıştı. Hem Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra fuhuş olaylarındaki artışı örnek vererek, hem de cinselliğin insan için en temel iç güdü olmasından kaynaklanan bir alt fikirle, “yoksullukta” bir “eğlence aracı” olabileceğini öne sürerek.

Tezin doğruluk payı sadece cinsellikten yola çıkıldığında tartışılır. “Fakirleşen ülkede fuhuş artar” diyebilmek çok düz ve eksik düşünmek olur. Kültür, ahlakın günlük hayattaki yeri ve önemi ya da din gibi diğer parametreler de hesaba katılmalıdır. Fakat bence zaten ahlak mevzuuna da “cinsellik sınırları” dışına çıkıp daha geniş çerçevede bakmak gerek:

Van’da olan Van ile sınırlanmış bir bölgede “ekonominin çöküşüdür”, çünkü günlük hayat işleyişini devam ettirememektedir; bu yapıların yıkılmasınan kaynaklandığı gibi insanların çaresizliği, üzüntüleri ve kayıplarından da ileri gelmektedir.

Bu çöküşün sonrasındaki olaylara bakalım: Depremi fırsat bilip enkazları yağmalayanlar, dağıtılan çadırlardan fazla fazla alıp karaborsada satanlar, ihtiyacı olmasa da bedavanın cazibesine kapılarak dağıtılan yardımlardan faydalanmak isteyenler…

Bunlar “iyi ahlak” kavramının ötesinde olaylar değil midir?

Bu ilk değil, zira Türkiye, insanlığından çıkmış olanların enkaz dışında kalan koldaki altın bilezikleri o kolu keserek alanların vahşet öykülerini de duydu. Deprem bölgesinde jandarmaya böyle bir olayla karşılaşması halinde “vurma” emri bile verildi.

Şu halde afetlere olan hazırsızlığımız ve plansızlığımızın tekrar ispat edildiği, daha önceki büyük depremlere göre nispeten “küçük” bir deprem olan bu afetin çok daha şiddetlisinin Marmara Bölgesi için gerçekleşmesi halinde neler olabileceğini hayal edebiliyor musunuz?

İnsanın aklı almıyor.

Bence hem ulusumuzun mutluluğu için, hem ulusumuzun geleceği için hem de Türkiye ekonomisi için en büyük tehdit üzerinde yaşadığımız fay hatlarından kaynaklanan deprem afeti ve daha da önemlisi afete hazırsızlıktır.

Bu durumda takla attırdığımız cümle ekonomiyle ilgili bir tür öngörüye dönüşüyor. Eğer “fuhuşun artmasını”, ekonominin çöküşüne dair bir meta olarak kullanır isek:

Evet, belki “depremin sebebi fuhuş” değil, ama “fuhuşun sebebi deprem” olabilir.


Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir