THK Üniversitesi Gerçekçi Olmalı

25 Eylül 2011
6 min read

THK Üniversitesi kuruldu. Bence geç bile kalındı. Elindeki eğitim imkanları, meydanlar, olanaklar düşünülünce THK’nın eğitimlerini bir akademik kimlik altında vermesi memleketin faydasına. Üstelik tüm imkanlar üniversite altına kaydırılmadı ve Türkkuşu bir okul olarak da faaliyetlerine devam ediyor. Bu olabilecek en iyi model.

Ancak… Yetersiz imkanlarla, gerçekçi olmayan hayaller peşinde, sırf yapılmış olsun diye, acelece yapılan uygulamalardan kaçınmak gerekir. Yapılıyor diye söylemiyorum; ama görünen o ki yapılacak… Neden böyle düşündüğümü detaylı olarak ifade edeyim:

Uzay programı olmadan astronot yetiştirmek

THK Üniversitesi rekrörü Prof. Dr. Ünsal Ban, Akşam Gazetesi’ne THK Üniversitesi’nin hedefleri hakkında çok şey açıklamış. Öncelikle hedeflerin ulusal hedefler olduğunu, ülkemize fayda getireceğini ve elbette geleceğimize katkıda bulunacağını söyleyebiliriz. Bu ideallere uzun yıllardır ihtiyacımız vardı ve şimdi bir üniversite rektörü tarafından dillenmiş oluyor. Ne ala!

Ancak… Ben özellikle şu astronot yetiştirme kısmına takıldım.

Astronot nasıl yetiştirilir? Programa kimler katılacak? Liseden mezun olmuş öğrencileri Üniversitelere Giriş Sınavı gibi bir sınavla ve belki bir kaç sağlık testi ve mülakat ile alarak astronot mu yetiştireceğiz?

Sınav, sağlık testi, mülakat… Daha ne olsun? diye sorabilirsiniz.

Hemen açıklayalım, bu işler öyle olmuyor:

Örneğin NASA’da astronot olabilmek için koşullar şunlar:

Kaptan/Pilot için:

–          1000 saat PIC jet uçuşu ve tercihen test pilotu
–          Mühendislik, biyoloji, fizik ya da matematik lisans derecesi

Diğer mürettebat için:

–          Mühendislik, biyoloji, fizik ya da matematik lisans derecesi

Bir kaç örnek verelim:

1. 1983-1992 yılları arasında Challenger görevlerine katılmış olan Guion Bluford, uçak-uzay mühendisidir. Aynı dalda yüksek lisans yapmış, uzmanlık alanı lazer fiziği olmak üzere aynı dalda doktora yapmış. Daha sonra astronot olmuş. Bitmemiş, orduda albaylığa kadar yükselmiş ve astronot olarak uçuşlara başladıktan sonra yönetsel becerilerinin gelişmesi için bir de işletme yönetimi yüksek lisansı (MBA) yapmış.

2. Bir örnek daha verelim: 1965’te ilk insanlı Gemini görevine katılan ve daha sonra da Apollo 16 ile ayda yürüyen 9. insan olarak tarihe geçen John Young, 1952’de Georgia Teknoloji Enstitüsü’nden uçak mühendisi olarak mezun olmuş. Daha sonra donanmaya katılıp bazı destroyerlerde kontrol subayı olarak çalıştıktan sonra pilotaj eğitimi alıp F9 Cougar’larla uçmuş. Daha sonra test pilotu olmak üzere eğitim olmuş ve Phantom II’lerin test pilotluğunu yapmış. Bir süre de bu görevde çalıştıktan sonra astronot olmuş.

3. Bir de kadın örnek verelim: Uzaya çıkan ilk ABD’li kadın astronot. Ulusal tenis başarılarına sahip parlak bir öğrenci olan Sally Ride, Stanford Üniversitesi’nde fizik bölümünü bitirmiş, aynı dalda yüksek lisans yapmış. Daha sonra astrofizik ve serbest elektron lazer fiziği uzmanlık alanlarında olmak üzere aynı dalda doktora yapmış. NASA’ya katıldığında hemen astronot olmamış; önce Challenger’ın robot kolunu geliştiren ekipte yer almış. Daha sonra da Challenger uçuşuna katılarak uzaya çıkan ilk ABD’li kadın astronot olmuş.

4. Yetmedi, bir de müslüman ve hatta Kazak Türk’ünden örnek verelim: Talgat Musabayev. Mir Uzay İstasyonu ve Uluslararası Uzay İstasyonu görevlerinde bulunan Musabayev mühendis olarak mezun olmuş. Daha sonra orduya katılmış. O bir akrobasi pilotu ve bir çok akrobasi ödülü var. Yani başka bir anlamda, hem kontrol yeteneğini, hem de olumsuz uçuş koşullarına direncini kanıtlamış. 1990’da da kozmonot olarak seçilmiş.

Şimdi sevgili okurlar,

Sizlere de soruyorum. Bir uzay programımız olmadığı için astronotları sıfırdan yetiştirebileceğimiz platformlar, araçlar, gereçler ve hatta bilgi birikiminden maalesef yoksunuz. Kendi uydu çalışmalarımız haricinde uzaya yönelik çok az tecrübemiz var. Gerek NASA, gerekse Sovyetler, sadece astronotları eğitebilmek için Alaska ve Sibirya’ya, yani kutuplara yakın bölgelere, düşük basınç ve düşük sıcaklık ortamları kurdular ve oralarda eğitim çalışmaları yaptılar. Bizim karlı ve yüksek dağlarımızın üzerine, henüz böyle bir tesis çalışmalarımız olmadı.

Bir astronot yetiştirme programı olacaksa eğer:

  1. Bu programın başarılı öğretim görevlileri, mühendis, bilimci, yönetici, araştırmacılardan oluşturulan bir komisyon ile, Türkiye’de yıllardır uçak ve uzay mühendisliği eğitimleri veren İTÜ ve ODTÜ’nün de THK Üniversitesi ile belki TÜBİTAK ya da yeni bir kurumun yöneticiliği altında bir araya gelip, bunu bir üniversite ve lisans eğitim aktivitesi olarak değil de, ulusal bir program, bir seferberlik olarak yürütülmesi gerekmiyor mu?
  2. Seçilecek ilk astronotların hava kuvvetlerinde jetlerde ya da denizaltılarda görev yapmış, tecrübeli pilotlardan, alanında başarısını kanıtlamış uçak ve uzay, makina, elektrik, elektronik vb. mühendislerinden, ihtiyaç duyulan uzmanlık alanına göre biyologlardan, fizikçilerden, matematikçilerden, yönetsel becerilerinin de gelişmiş olması için endüstri mühendislerinden ya da işletme yönetimi yüksek lisansı (MBA) yapmış olanlarından seçilmesi gerekmiyor mu?
  3. Astronot yetiştirmeden önce en azından yörüngeye çıkabilecek insanlı bir program için de düğmeye basılması ve astronot yetiştirme programının da bu yörüngeye girecek insanlı araç programı ile paralel yürütülmesi gerekmiyor mu?

Öyle bir kaç lisans dersi koyup, yetenek sınavı ve üniversite sınavı ile öğrenci alıp astronot yetiştirirsek işimiz maalesef zor.

Benim THK Üniversitesi’nden naçizane isteğim, biraz gerçekçi olması. Böyle bir programa başlamadan önce en azından bir çalıştay yapılması.

Tek bir üniversitenin bölüm açmasıyla astronot yetiştirilir mi? Bu kadar kolay mı?

Ayrıca astronot yetiştirmeden önce bol bol uzay mühendisi, astrofizikçi, astronom yetiştirmemiz gerekiyor.

Yoksa mezunlar ne olacaklar? Bankacı olup “ben aslında astronotum” mu diyecekler?

İyi haftalar.
Tevfik Uyar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir