Öfke. Kime olduğu bilinmeyen. Evvela ayır, duruma mı? kişiye mi? Durumaysa sorun yok. Kişiyeyse, kendine mi, ona mı, diğer insanlara mı? Hangisine kızsan olmadığı gibi hangisine kızmasan da oluyor. Daha da kötüsü: Hangisine kızsan oluyor. Her birisi bir nane yemiş. Öte yandan bir gülünçlük var bu halde. Kime gülmeli? Duruma mı? Öyleyse sorun yok, ama kişiyeyse, kendine mi? Ona mı? İnsanlara mı? Gülerken mutlu da olunmalı mı? Her gülen mutlu mudur? Her mutlu olan güler mi? Gülüşler mutluluğu ifade eder mi? Cevaplar yok: Çaresizlik. Bir ihtimal -ama kuvvetle muhtemel- yalnızlık. Belki kıskançlık. Belki terkedilmişlik ve terketmişlik. Belki feda etmişlik, feragat etmişlik, fenalık.
Tüm duygular birbirinden ayırt edilemeyecek kadar birbirine girmiş karmaşık bir şekilde ve çok basit bir şey hissedilen aslında: Basitlik.
Basit bir şekilde aynı forma kavuşuyor tüm duygular. Aklınızın neresini kullansanız elinizde kalıyor bak, elinizin neresini kullansanız da bir türlü aklınızda kalmıyor. Aklınıza yatmayan her şey siz yatağa yatınca geçecek gibi ama bir de bakıyorsunuz bir şey sizi uyutmuyor. Nedir o? Bezelye tanesi? Hem de kırk çarşaf altında mı? Yoksa hala o tanımlayamadığınız yumru mu?
Hani şu neyi düşünseniz bir yere ulaşmayan, tüm yollarda kurulmuş barikatlar öncesinde ne mantık ne de hissiyat polisine yakalanmadan, gönül yollarınızın altında ıslak ve rutubetli kalmış bir alana tepilişiniz. Düştüğünüz yerde elinizi kolunuzu bağlayan başka duygular var ama intikam için yanıp tutuşmanıza rağmen onları daha sonra tanıyacağınız bir eşkal de kazıyamıyorsunuz herhangi bir tarafınıza.
Tüm acılar, sevinçler ve dilin sahip olduğu o beş tip duyuyla neyi anlatabilecekseniz bedeninizde birleşiyor. Birini çıkarıp atsanız dünyayı kaçırıyor ya da acaip bir eksiklik hissediyorsunuz.
Basit bir şekilde aynı forma kavuşuyor duygular ve ayaklarınız nereye gitse yüreğiniz bir yere götürmüyor. Yüreğiniz bir yere gitse ayaklarınız riayet etmiyor.
Biat etmiyor sizin sandığınız beyin. Teslim olmuyorsunuz kalbe.
Özdeşleşiyor. Beyin kıvrımlarını, kalp odalarını, duygular tüm yarattıklarını düzleştirip, pürüssüzleştiriyor.
Uyku…
Tek yalın gerçek.
Kalıcı olana kadar da geçici.
Bir yanıt yazın