Hep yazıyoruz ve iyimserlikle suçlanıyoruz. Çok kez de yazdık: “Türk Uçağı mı? Neden olmasın?” dedik. Kabiliyetlerimizin günden güne arttığını, bunu yapmak için bir engel kalmadığını söyledik. Sonra 3K formülünden bahsettik. Dedik ki, 3 K var. Bu 3 K olursa her şey olur: Kararlılık (Siyasi irade), Kendine güven (Milli özgüven) ve Kabiliyet (Teknolojik ve ekonomik yeterlilik).
Zira ben bunu 2009’da yazdığımdan bu yana bir çok gelişme oldu. Dışa bağımlılığımızı azaltmak için yürütülen programlarda bir bir başarıya ulaşılıyor. Üstelik her savunma sanayii icra komitesinde yeni bir milli programın başladığını duyuyoruz. Bu programların çoğunda ciddi yollar kat edildi.
Millileştirmeler
ABD menşeili uçan platformlarda yeni mühimmat ekleme, yazılım yükseltme gibi isteklerde uçağın üreticisi ile anlaşma zorunlulukları tamamen ortadan kalkacak. Şu an Türk Silahlı Kuvvetleri envanterinde yer alan birisi nakliye, birisi muharip amaçlı iki önemli askeri uçak (C130 ve F-16) için millileştirme planları rayına kondu ve 2007 yılında başlayan C-130 modernizasyon programında önemli bir mesafe katedildi ve ilk uçuş testi başarıyla tamamlandı.
Uçuş verilerinin konfirme edildiği bu ilk uçuşta hiçbir sorunla karşılaşılmadı. Beş adet sistemin daha gelişmiş sistemlerle değiştirildiği ve çoğunuğu sivil sertifikasyona yönelik 17 yeni sistemin ilave edildiği uçaklarda test programı büyük bir hızla devam edecek ve artık yavaş yavaş alt sistemler devreye alınacak. Bu sistemlerin en önemlileri sivil havacılık çalışanlarına oldukça aşina gelecek: CAT II, ILS, RVSM, otopilot… 50’ye yakın test sortisi sonunda FMS de denenerek C-130 çok farklı bir hal alacak. Sivil hizmetlerde de kullanılabilen muhteşem bir türev ortaya çıkmış olacak.
F-16’larda ise durum farklı. PO III yenileme programı dışında tutulan F-16 Blok 30’lar da şimdi yerli bir modernizasyon programı ile en az PO III kadar etkin bir milli yazılım/donanım seti ile donatılacaklar ve artık F-16 Blok 30’larda ABD ile olan bağımlılık tamamen sona erecek.
Yeni ürünler
Mevcut ürünlerin milli türevlerinin yanısıra, Türk Savunma Sanayii yeni ürünler ortaya çıkarmak için varını yoğunu ortaya koyarak çalışmalarını sürdürüyor.
Bildiğiniz üzere bu çalışmalardan birisi yerli yüksek/orta irtifa uzun dayanımlı insansız hava aracımızı üretmek içindi ve TAI ANKA ürünü ile, biraz daha düşük irtifada görev yapacak olan taktik İHA sınıfında da Vestel ve Baykar taktik İHA ürünleri ile bu ihtiyacı karşılamaya talip oldular.
ANKA projesinin prototipi sorunsuz tamamlandı ve roll-out gerçekleşti. Sert inişli bir uçuş denemesinden sonra uçağın tasarlanan bütün sistemlerinin tıkır tıkır çalıştığı görüldü. (Bu arada ilk uçuş testinde uçağın kırım yaşadığını düşünenler yanılıyorlar; burun kaldırma hızı testi –ki uçuş testi değildir- sırasında havalanan uçak havada bir tur attıktan sonra indirilmeye çalışılmış, bu sırada yaptığı sert inişle burun dikmesini kırmıştır. Sert iniş yapılmasının sebebi elle kontrol edilen uçağın aslında uçuş yapılmasının amaçlanmadığı bir saatte havalanmasından ve akşam karanlığı dolayısıyla pilotun iniş sırasında yere yakınlık mevhumunu kaybetmesindendir.)
TAI’nin cirit mühimmatı yüklü bir insansız helikopter denemesi daha olduğunu biliyoruz. Daha önceki röportaj ve haberlerimizden de anladığımız kadarıyla SSM –ve TAI- bir İHA ailesi planlıyor ve ANKA’ya eninde sonunda bir kardeş gelecek.
Sanayi’de işbirliği
Tabi bu arada sanayi boş durmuyor. Ben THY ve TAI’nin kesin olarak bir müşterek yatırım oluşturması gerektiğini 2010 yılı Ocak ayında yazmıştım.
http://www.airporthaber.com/readarticle.php?newid=505
Aklın yolu bir. Eğer Türkiye’de havacılık alanında ciddi miktar ve çaplarda üretim hedefleniyorsa, sektörün en büyük üreticisi ile sektörün en büyük kullanıcısının, yani ülkenin bu iki devinin mutlaka üretim anlamında bir araya gelmeleri şart idi. Zira 2010 yılı Aralık ayında bu iki şirket bir araya gelerek müşterek yatırımlarını kurdular. Şimdilik kabin içi sistem ve parçalarının tasarım ve üretimi ile ilgilenecek olan ortak şirketin 2023 yılındaki yerli uçak hedefine hizmet etmeyeceğini söylemek gerçekten işbilmezlik olur. Hele ki bundan sonra THY uçak alımlarında offset şartı öne sürerse –ki bence onun da hazırlıkları yapılmaktadır- bu gibi şirketlerimizin ve hatta tedarik zincirindeki irili ufaklı onlarca KOBİ’nin bu pazara dahil olması işten bile değil.
Yine her ne kadar %100 milli olmasa da ülkemiz için yeni bir “tecrübe edinme” mecrası olan THY’nin ve P&W’nin müşterek yatırımı TEC’nin faaliyete geçmesi, yine bu dönemde gerçekleşen önemli olaylardan.
Otomotiv sektöründen de önemli bir haber
Bu arada bugünlerde New York halkı kendi taksisini seçmek üzere!
Finale kalan üç araçtan (Ford Transit Connect, Karsan V1 ve Nissan NV2000) ikisi Türkiye’de üretiliyor. Nissan ise Meksika’da. Halk arasında yapılan anketlerde Karsan’ın fütüristik tasarımı V1 açık ara önde (%66). İkincisi ise Ford Transit Connect. Nissan’a kimse prim vermemiş.
10 yılda 26 bin 500 adet taksinin satışının yapılacağı ihalenin Karsan tarafından kazanılması öncelikli temennilerimizden; zira Kıraça Holding’in bir iştiraki olan Karsan %91,98’lik halka açıklık oranı milli karakteri yüksek bir şirket.
Şu an ABD’de Karsan hakkında “İran ile bağlantıları var” diye olumsuz propoganda faaliyetleri yürütülürken, Ford’un da ABD menşeili olması sebebiyle büyük bir destek kampanyası var, ancak tamamı camdan oluşan tavanı ve fütüristik tasarımı ile Karsan V1 halkın gözdesi olmuş durumda.
Umarız bu ihaleyi öncelikle Karsan V1, olmazsa Ford Transit kazanır.
Karsan V1 tanıtım videosunu da buraya koyuyorum:
Bir yanıt yazın