Ve nihayet İz Odası çıktı!
Uzun süredir beklediğim gün bugün. İz Odası 1 Şubat’ta efektif olarak satışa sunulacak olsa da dün piyasaya dağılmaya başladı. İnternet Kitapçılarından şu an satın alınabilir hale geldi. Aşağıda bu internet kitapçılarına bağlantı veriyorum:
Kitapyurdu – Idefix – Dünya Kitap – İlk Nokta – D&R
Kendi dünyanızda yaşadığınızdan emin misiniz?
Bundan o kadar emin olmayın. Gün geçtikçe bilimsel gelişmeler varlıkla ilgili bildiklerimizi unutturacak gelişmelere sahne olurken, varlık felsefecileri uçsuz bucaksız düşüncelerinin somut zeminlere oturduğuna şahit oluyorlar.
Giderek büyüyen toplumsal boşluk ve bireysellik, insanın kendi gerçekliğini sorgulamasında önemli bir artışa sebep oluyor ve bireyselleşen, -buna paralel olarak- yalnızlaşan günümüz insanı şu soruyu kendisine daha çok sormaya başlıyor: “Ben kimim? Nerede yaşıyorum?”
Kitap Arkası’ndan:
Daha çok çeşitli mecralarda yazdığı bilimsel/toplumsal yazılarıyla ve havacılık yayınlarındaki makaleleriyle tanınan Tevfik UYAR, bu kısa romanıyla edebiyat alanındaki başarısını da kanıtlıyor.
Bu roman sıradışı bir olayla hayatları ters yüz olan iki kişinin hikâyesi aracılığıyla, gündemdeki bilimsel öğeleri metafizik olaylarla aynı potada eriterek hayata yeni bir bakış açısı kazandırmaya çalışıyor.
İnceleme:
Havacılık mecrasında tanınmış bir yazar olan Tevfik UYAR, 15 yaşında başladığı gazetecilik serüvenini uçak mühendisliği lisans eğitimiyle birlikte birleştirmiş ve bugün çeşitli havacılık mecralarında makaleler, köşe yazıları yazıyor, bazı haber mecralarına danışmanlık yapıyor.
Üniversite öğrenciliği zamanında da bir yayınevinin müdürü olarak çalışmış. Yani yayıncılıktan hiç kopmamış. MSI, Aviation Türk gibi dergilerde editörlük yapmış. Bugün de hala savunma sanayi ve havacılık alanındaki popüler internet sitelerinde yazarlık ve yöneticilik yapıyor. Ayrıca bilim felsefesi, toplum bilimi üzerine çeşitli denemeleri var. Asıl işini hiç bırakmamış, ve bu yüzden de hayatını daha çok görev yaptığı bir havacılık firmasından kazanıyor.
Kendisi “Bu kadar bilimsel makale ve deneme yanında, edebiyat beni hep kaşıdı” diyor. Bu sebeple zaman zaman edebi eserler vermiş fakat bunları yayınlatmayı düşünmemiş. Ta ki bugüne kadar.
Tevfik UYAR bir bilimci olmasına karşın onun katılığını bir moral değer olarak tanımlıyor ve bazı metafizik öğelerin de bir gün bilimsel temele oturtulabileceğine inanıyor. Kitabında da batıl olmayan ancak hala fiziğin alanı dışında bulunan, yine de kendi incancına göre kuantum denizinin bilinmeyen temelleriyle açıklanabilecek batı metafizik öğeleri somutlaştırmış. Roman da işte fiziğin bu yönüyle hayatlarının bir anında sıra dışı bir şey şayan bir çifti konu alıyor.
Bir aşk öyküsü de denebilecek bu eser, aynı zamanda bir bilimkurgu sayılabilir, zira kitap bilim tarihinden bazı fenomenler, çeşitli felsefi yaklaşımlar içeriyor. Bir çeşit harmanlama denebilir. Yazarın edebiyat alanındaki ilk sınavı aynı zamanda. Kendisinin başarılı olup olmayacağını zaman gösterecek.
Alıntı:
“Evin kapısının dışındaki merdivenler aşağıya doğru uzanıyordu. Bir kapıdan geçmenin bu kadar ürkütücü, gizemli ve hatta belirsiz olduğu bir başka durum daha olup olmadığını bilmiyordu. Bir anlamda başka bir evrene iniyordu bu merdivenler. Camdan görünen sokak başka bir evrene aitti. İçi titredi. Adım attığı her basamak her an yıkılacak bir dünyaya ait gibiydi. Az sonra her şey sarsılmaya başlayacak, kuvvetli bir deprem gibi alttan alttan vuracak, çatlayan kolonların ve kirişlerin gıcırtı ve çatırtıları içerisinde çökecekti belki de. Birden bir boşluk alıverecekti her yeri. Beyazdan bir sonsuzluk içinde havada asılı kalacaktı. Ya beyaz değil de siyah olursa? Ya karanlık olursa mesela? Zifiri karanlık. Ne bir ses, ne bir ışık. Hiçbir uyartı olmadan… Aynen hem kör, hem sağır, hem de felç olmuş gibi. Sadece bir bilinç ve o da var olduğunu anlamaya yarıyor, o kadar. Demek ki Descartes “Düşünüyorum, öyleyse varım” dediğinde bunu kastediyordu.”
Bir yanıt yazın