Avrupa Birliği’nin nihai amacı en sonunda politik birliğe erişmek, ancak bunun önündeki tek engelin de ekonomik zorluklar olduğu aşikar. Yunanistan’ın ekonomisinin çökmesi ve ödemeler dengesinin bozulmasıyla Avrupa’da bu konu hakkında çıkan çatlak sesler, İngiltere’nin hizmete dayalı ekonomisinin de alarm vermesiyle beraber iyice derinleşti.
Ancak ekonominin ayırdığı yollar askeri projelerle birleştirilmeye çalışılıyor.
1 Eylül’le beraber Avrupa Birliği içerisinde yeni bir komutanlık devreye sokuldu: European Air Transport Command (EATC). Yani Avrupa Hava Nakliye Komutanlığı.
Hollanda, Almanya, Belçika ve Hollanda’nın müştereken oluşturduğu nakliye filosunun merkezi Hollanda, Eindhoven’da ve komutası şimdilik Almanya’da. Filonun başında 160 kişilik personelle görevini yürütecek olan bir Alman Tümgeneral (Jochen Both) bulunacak.
23 Şubat 2010’da oluşturulmaya başlanan filo AB için barış gücü hariç operasyonlarda oluşturulmuş ilk müşterek hava filosu olma özelliğini taşıyor. Bu filoya en yakın zamanda katılmak için açıkça niyetlerini belirten diğer iki ülke ise: İspanya ve Lüksemburg.
Şimdilik filoda bulunacağı deklare edilen uçaklar şöyle:
— C-160 (135 adet);
— C-130 (29 adet)
— CASA 235 (19 adet);
— A-310 (10 adet);
— A-340 (2 adet);
— KDC-10 (2 adet),
— DC-10 (1 adet),
— Haberleşme / VIP (20 adet).
Oysa 10 Kasım 2008’de müşterek bir hava nakliye filosu oluşturmak için oluşturulan niyet bildirgesine 12 ülke imza atmıştı. Bu 12 ülkeden yukarıda belirttiğim 6 Savunma Bakanlığı haricindeki diğer bakanlıklar olan Çek, Romen, İtalyan, Portekiz, Slovak ve Yunan Savunma Bakanlıkları konuya tekrar eğilmediler ve herhangi bir niyet bildirmediler.
Ancak konuyla ilgili birkaç noktaya dikkat çekmem gerekiyor:
Söz konusu komutanlık görevlere koşulsuz şartsız koşulacak bir filo değil. 10 Kasım’daki niyet bildirgesinde “Uçuş Saati Satın Almak” diye bir ibare göze çarpıyor.
Yani sözgelimi, bu filo dahilinde görev yapan bir Hollanda uçağı, bu görevi her kimin adına yaptıysa diğer ülkeye tabiri caizse fatura edecek. Öte yandan, “Uçuş saati sağlamak ya da takas etmek” ibaresi de bulunuyor. Yani filosunda eksikleri bulunan ülkeler, daha sonra uçakları müsait olduğunda görev ile iade etmek üzere diğer paydaşlarından uçak kiralamış olacak.
Niyet bildirgesinde o tarihte bu kadar gecikeceği tahmin edilmeyen A400M’e yapılan vurgu da dikkate alındığında, konunun A400M’den dolayı zarara uğrayan ağa babası ülkelerin, uçakların operasyonel hale gelmesiyle beraber bunu ekonomik bir şekilde kiralamak olduğunu görüyoruz.
Bu da niçin bazı ülkelerin niyet bildirgesine imza atmalarına rağmen ekonomik bunalımdan sonra bu niyetlerini devam ettirmediklerini gösteriyor.
Ancak yine de bu tarz bir birliğin benzerlerine ilham olacağını düşünüyorum. Zira, içinde bulunduğumuz bu hafta içinde İngiltere ve Fransa, işletme maliyetlerini düşürmek için uçak gemilerinin müşterek kullanımına karar verdiklerini öğrenmiştik.
200 uçaklık bu filonun dünyanın başka çeşitli bölgelerinde görev yapmak üzere kiralanmayacağını, şu halde ekonomide Birleşme (Merging) ya da Müşterek Yatırım (Joint Venture) olarak bildiğimiz kavramların askeri yönetim bilimlerine de sıçramadığını söyleyebilir miyiz?
Bize fikri kutlamak düşüyor.
Tevfik UYAR
Bir yanıt yazın