Çok hızlı ilerleme, çok yavaş turn sonları bende rahatsızlık yaratsa da Civilization III, gerçekten bir medeniyet simülasyonuydu. Bugün, dört yıl gecikmeli de olsa Civilization IV’e başlıyorum. Bakalım fetret devrim ne kadar sürecek.
Civilization, yaratıcısı Sid Meier’in bizzat kendi elleriyle geliştirdiği, çağımızın en iyi medeniyet simülasyonu. Ateş, tekerlek vb. temel şeylerin keşfedildiği, muhtemelen tarıma yeni geçildiği için oba yapılanmalarının yaygın olduğu bir çağdan başlayıp, medeniyetinizi süperiletkenlerin, uzay çalışmalarının yapıldığı yakın çağa kadar taşıyabiliyorsunuz. Bugüne kadar çıkmış dört oyunun dördünde de -tabiki de- bu temel mantık değişmiyor.
Civilization’ın bir diskete sığan ilk sürümünü ortaokulun sonunda Yasin Takıl adlı arkadaşımın evinde görmüştüm. Mantık ve metinden çok grafik içeren oyunlar, henüz sadece eğlenmek amaçlı oyun oynadığım o dönem tabiki daha çok ilgi çektiğinden, Civilization’ı anlamadan pas geçmiştim.
Zaman içerisinde insanlık ve medeniyet tarihine olan ilgimin artmasıyla beraber bunu bir oyunda görmeye olan inancım da arttı tabi. Bu yüzden günün birinde Civilization II’yi hiç oynamadan Civilization III’e terfi etmiştim.
Oyundaki zorluk dereceleri çok gerçekçi… Başlangıçta “Easy (Kolay)” seçeneğinden başlamazsanız muhtemelen çok büyük bir hayal kırıklığına uğrarsınız. En azından Civilization III için böyle.
Türkler hep ikinci planda
Ünlü Türkolog Jean Paul Roux -toprağı bol olsun-, Türklerin tarihi kitabının önsözünde şöyle der:
“Bana neden Türkolog olup, Türkler hakkında kitap yazdığımı soruyorlar. Ben de yanıt veriyorum: Mısır tarihini yazanlara da bu soruyu soruyor musunuz? Türkler, dünya tarihini kökünden değiştiren bir kaç milletten biridir. Türkleri tarihten çıkarırsanız, geriye bir şey kalmaz.”
Şüphesiz Roux, Türk tarihine ömrünü adamış, gönlünü vermiş, çok önemli bir tarihçiydi. Kendisi Türkler için böyle söylüyor.
Ancak sadece civilization değil, neredeyse tüm tarihi strateji oyunlarında, bilhassa 2000 yılından önce Türkleri görmek neredeyse imkansızdı. 2000’li yıllardan sonra çıkan oyunların da büyük bir çoğunluğunda yoktu. Oyun yaratacılarının tarih biliminden ya da tarihçi danışmanlardan faydalanmadığını ya da batılı oyun geliştiricilerinin Türklere karşı olan önyargılarından asla kurtulamadıklarını düşündürtür bu bana. Nitekim Civilization III ve IV’te de Türkler yok. Türkler, Osmanlılar olarak, her ikisinin de Warlord eklentisinde karşımıza çıkıyor.
Belki saçmalık ama bu tarz oyunlarda Türkler, Hunlar ya da Osmanlılardan başkasını alınca rahatsızlık hissedenlerdenim. Bu yüzden benim için önemli. Bilhassa 2000 yılından önce bazı oyunları sırf bu yüzden oynamazdım. Açıkçası, İngilizleri alıp at koşturmak ve başarılı olmak beni mutlu etmiyor. Neticede bunun bir oyun olduğunu ve bu davranışımın gereksiz olduğunu biliyorum. Zannımca Türklerin tarihin önemli bir kısmında önemli bir konum tuttuğunu bilmeyen oyun geliştiricilerinin yaptığı oyunun gerçekçilikten uzak olduğunu düşünüyorum. Bu da beni oyundan soğutuyor.
Sid Meier’in oyunlarında Türklerin hep eklenti paketlerinde Civ III için “Religious and Militaristic”, Civ IV için ise “Industrious and Scientific” olarak yer almaları, kendisinin de tarih bilgisini zaman içinde geliştirdiğini gösteriyor. Yüzeysel tarih kitaplarında Türkleri araştırmaya başlasanız öncelikle Osmanlı dönemini görüp “Religious (Dindar)” ve “Militaristic (Asker)” bir millet olarak algılarsınız. Araştırmanızı derine indirirseniz, Selçuklu devrine ulaşırsınız. Bu sefer de karşınıza Industrious (Üretimci) ve Scientific (Bilimci) bir toplum çıkar.
Sonuç olarak…
Civ IV’e başlıyorum. Bir süre Fetret devrinde olacağım gibi görünüyor. Şüphesiz bu oyun bağımlılık yapan cinsten. Mızraklı adamlardan uzay çağına kadar aşılması gereken çok şey var çünkü.
Ekşi sözlük yazarı Molosztash’ın süper esprisiyle kapatmak istiyorum:
“civilization 5’i bilmiyorum ama civilization 6 taşlar ve sopalarla oynanacak”
sid meier, izmir iktisat kongresi, mayıs 2007
Bir yanıt yazın