Bir milletin tek temsilcisi olsanız, ve uzaydan gelenler size sorsa ki: “Sen kimsin?”. Şüphesiz bu sorunun yanıtına ülkenizin öncüsü olduğu alanları sayarak başlarsınız.
Fransız düşünür Voltaire “Türkler, müslümanlar ve ötekiler” adlı kitabını 18. yüzyılda yazmış. Ama Türkleri şöyle tanımlıyor:
“Geleceğe bakmazlar ve ancak çok şanlı bir tarihleri olduğuyla övünürler”
Bir bakıma hala doğru. Daima bilimin ve tekniğin Türk-İslam coğrafyasında önemli ilerlemelere sahne olduğu, “patentini almaya kalksak avrupalıların kıçındaki donla kalacağını” söyler dururuz da, geleceğe baktığımız falan yoktur.
Zira şu sıralar Amerika’dan ve Avrupa’dan önemli yenilik ve gelişmeler duyuyoruz. Özellikle askeri havacılık alanında ABD’de çok mühim gelişmeler meydana geldi.
Bunlardan birincisi hava konuşlu lazer. Yakın gelecekte ateşli mühimmatların yerini alması beklenen lazer teknolojisi ilk defa hava aracında konuşlandırılarak test edildi ve başarılı sonuç alındı. Hava Konuşlu Lazer (Airborne Laser: ABL) yüklü bir 747-400F Edward hava üssünden havalandı ve Kaliforniya çölleri üzerinde iken başka bir uçak üzerinde yüklü kalorimetreye kitlendi. Kalorimetre, lazerin enerjisini ölçerek hem kilitlendiğini, hem de enerji aktarabildiğini kanıtlamış oldu. Gerçek füze testleri gerçekleştirilmeden önce ABL bu şekilde bir kaç testten daha geçecek.
Bir diğeri ise yakıt alanında gerçekleştirilen önemli bir gelişme. ABD donanması bünyesinde gerçekleştirilen bir çalışma ile deniz suyundan sentetik yakıt elde etmek için gerekli olan hidrokarbonların eldesi başarıldı. Yakıt dönüşüm süreci henüz başlangıç aşamasında olduğundan maliyet etkin bir çalışma değil, ancak geliştirilmesi halinde sonuçları büyük olacaktır. Parantez içerisinde şunu da söyleyeyim: İşte o zaman denize ya da okyanusa çıkışı olan bir ülke olmak çok daha büyük önem taşıyacak.
Beyinleri kaybediyoruz
İki gündür ABD’de akademik kariyerine devam eden arkadaşımla tartışıyoruz. Ailesi kendisine Türkiye’ye gelip yerleşmesi için baskı yapıyor. Ben de soruyorum: “Yahu evlenmeyi falan da düşünüyorsun, peki neden gelmiyorsun?”.
Verdiği yanıt Türkiye’deki Üniversitelerde asla çalışamayacağı. Çalıştığı alanda yeteri kadar imkan yok, Üniversite’lerin bütçesi sınırlı, üstelik akademisyenler arasında inanılmaz bir çekememezlik, dedikodu vb. şeylerin olduğundan bahsediyor.
Türkiye’deki yerleşik sistem, henüz yeni yeni gelişmeye başlayan ama henüz olgunlaşmamış olan araştırma ve eğitim burslarının azlığı, bu gibi çalışmaları destekleyecek vakıfların yetersizliği, ürün başarıyla gerçekleşse bile alıcı bulmaktaki sıkıntı vb. şeyler, ülkemizin ciddi sorunları olarak görünüyor.
İyi beyinleri giderek kaybediyoruz. Dünya ise idealizmin ödüllendirildiği bir yer değil.
Millet olarak hem ülkenin siyasi ve teknolojik gücünü geliştirebilmek, hem de insanlığa yeni şeyler katabilmek için bu gibi eksikliklerin üzerine gitmek ve beyinlerimizi kaybetmememiz gerek.
Kıssadan hisse
Hiç ummadığınız bir yerden, ama dinleyenlerin umduğu ve pek de bildiği yerden, bir rep şarkısından alıntı yaparak veda ediyorum:
“Gençlerin UEFA kupasından başka övünecek şeyleri olmalı”
Yıllar önce ülkemiz sınırlarına giren o UEFA kupasını, Voltaire’e hediye ediyorum.
Sevgi, saygı ve selam ile…
Bir yanıt yazın