Bitkilerin ve hayvanların evcilleştirilmesiyle değişen Dünya tarihi yapay seçilim ve doğanın otonom mükemmeliyeti ile bugünkü coğrafyaları etkilemiştir.
Bugünlerde okurken büyük keyif aldığım nadir kitaplardan birisi diyebileceğim bir bilgi deposunu okuyorum. Tübitak yayınlarından çıkan Jared Diamon’a ait “Tüfek, Mikrop ve Çelik”. Tarımı daha önce keşfeden insan topluluklarının nasıl doğaya egemen olduğu kitabın ana fikri. Ancak kitabı okurken çok daha fazla şey hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz.
Okurken düşündüren ve bilgilendiren kitaplar kişinin bireysel ve kültürel gelişimine büyük katkıda bulunur. Edebi ürünler verdikleri edebi zevkin yanında genelde konu edinilen kişilerin hayatlarından ders çıkarmamızı sağlar, ancak araştırma yapıtları birer ders kitabı niteliğindendir ve edebi eserlerin aksine, öğrenilen bilgiler gerçek bir roman olan hayatımıza etkide bulunurlar.
İşte bu kitabı okumamla beraber kendi kafamda derlediğim ve meraklılarına sunmak istediğim bazı bilgi ve sonuçlar aşağıdadır:
Bugünkü meyvelerin ataları
İnsanın tarımı öğrenmesinin salt kendisine yararı olmadığı gibi farkında olmadan yapmış olduğu yapay seçilimle de doğaya büyük katkıda bulunmuştur. Genetik yapı ve canlıların bunu aktarabilme kabiliyeti iyi olanın bir dahaki nesle aktarımında önemli bir parametredir.
Örneğin bitkilerin evcilleştirilmesi hayvanların ve insanların tercihiyle büyük oranda ilintilidir.
Bitkilerin üreme aracı olan tohumun uygun koşullar bulmasıyla o bitkiden yeniden elde edilir. Bitkiler hareketli olmadığından, tohumlarının bir yerden bir yere taşınması önemlidir.
Bitkilerin binyıllar öncesindeki hali şimdikinden oldukça farklıdır. Yaşamlarını sürdüren ama yapay seçilimle elde edilmiş bu ideal hallerinden önceki formlarında olan bitkilerin önüne “yaban” kelimesi getiriyoruz. Yaban çileği, yaban elması, yaban kestanesi vb. Bu yaban meyveleri, yediğimiz veya endüstride kullandığımız bitkilere benzerler, zira kendileri tam anlamıyla olmasa da bugün bizim tarımını yaptığımız bitkilerin atalarıdır.
Yapay seçilim, önemli değişim.
Bu denli değişimin sebebi aslında basittir: Daha tatlı ve daha büyük olanlarının hayvanlarca ve insanlarca tercih edilmesi. Bitkinin hayatına etkisinden bahsedersek:
Tarım öncesindeki toplayıcı dönemde:
- İnsanlar ve hayvanlar bu meyveleri yemişler, henüz acı ve korumasız olan çekirdeklerini de beraberinde yutmuşlar, böylece dışkıları sayesinde hem tohumu taşımışlar, hem de gübre niteliğinde olan dışkı sayesinde tohuma verimli ortam sağlamışlardır
- İnsanlar bu meyveleri bir yerden bir yere götürürken yolda dökmüşlerdir
- İnsanlar çürük meyveleri çöp olarak atmışlardır ancak meyve çürük de olsa tohumu hala işler ve sağlamdır
Tarım sonrasındaki dönemde:
- İnsanlar daha iyi ve daha büyük meyvelerin tohumlarını ekmişlerdir.
Dolayısıyla zamanla meyvelerin boyu büyümüş, meyveler daha tatlı hale gelmişlerdir.
Örneğin yaban çileği ufacıktır, bizim yediklerimiz kadar da tatlı değildir. Benzer şekilde bazı yaban meyveleri de zehirli ve acıdır. Yaban elmaları da şekilsel olarak çok ufaktır, ekşidir.
Meyvelerin çekirdekleri ise tam tersi bir evrilme/seçilmeye tabi tutulmuştur.
Çekirdekleri tatlı olan meyveler muhtemelen üreyememiştir, ya da başka bir tabirle yaban meyvelerin çekirdekleri tatlı olabilirler. Ancak evcil meyvelerin çekirdekleri acı ve oldukça korunaklıdır, çünkü bu bitkiler meyveleriyle birlikte yenmemiştir. Giderek tohumu sertleşen ve acılaşan bitkilerin evcilleşme sürecinde katkıda bulunduğundan bahsedilebilir.
Kitapda değinilmeyen ancak benim dikkat çekmek istediğim bir husus daha var. O da bitki ve tohumunun gelişim paralelliği. Paralellik iki şekilde ele alınabilir:
1. Tohumu korunaklı ve acı bitkiler henüz olgunlaşmadıkları zamanlarda çekirdek ve tohum gelişimlerini de tamamlamamış olurlar. Zira hamken hayvanlar ve insanlarca yenmedikleri için tohum oluşumlarını tamamlama gereksinimi duymazlar ve ekonomik davranırlar.
2. Ya da tohum henüz oluşmamışken meyve hamdır. Bu sayede tohum olgunlaşmadan önce meyve yenmez ve üretkenliğini kaybetmez.
İşte o zamanın insanının farkında olmadan gerçekleştirdiği eylem budur.
Ancak her zaman bitkinin gelişimi yönünde de olmayabilir. Örneğin bazı bitkiler, belli bir olgunluğa eriştikten sonra tohumlarını patlama yoluyla saçarlar. İnsanın kullandığı bitkilerde “saçmayanlar”, yani aslında işlev kaybedenler yapay seçilim ile elde edilip evcilleştirilmiştir.
Buna en iyi örnek haşhaştır. Yaban haşhaşı tohumlarını patlayarak etrafa saçar. Ancak bu onu kullanan insanın işine gelen bir durum değildir. Dolayısıyla hasarlı şekilde mutasyona uğramış olan haşhaşın soyunu sürdürmek insan için daha işlevsel olmuştur. Bu yüzden aslında kendisinin sonunu getirecek olan bu mutasyon, insan sayesinde o bitkinin varlığını sürdürmesini sağlamıştır.
Yine de bitki bu sayede varlığını sürdürdüğüne göre her halde, doğanın otonom mükemmeliyet eğilimi genetik kalıtımla ilintili olarak sağlanmaktadır. İşlevsellik, doğada varlığı sürdürenin ana anahtarıdır.
Bir yanıt yazın