Kurallar sınırlar. Şartları zorlar, ancak katı kurallar daima ikilemler getirir. Çok kısa yazacağım bu hafta; son paragrafım anlayabilenlere…
Faydalı olduğuna inanılanlarla faydasız olduğuna inanılanlar ikiye ayrılır… Kimisi sadece zorluk çıkartmaya yönelik gibi görünse de aslında önemlidir, kimisi çok faydalıymış gibi önümüze sunulabilir, ancak aslında birilerinin işe geldiği için vardır; kimse bilemez.
Havacılıkta kurallar insan hayatı için vardır. Şu devletin rantı, bu kişinin çıkarı, şu amcamın hatırı ya da birinin birine vasiyeti için yoktur. Hata kaldırmayan bir meslek olduğunu herkes bilir.
Madem konu insan hayatı…
Hayati derecede olmayan bir kurala riayet edemedi, yanlış bir hareket yaptı diye –eyvallah, yolcuların hayatını kurtardınız da…- pilotun hayatı ne olacak?
Geçtiğimiz hafta yanlış meydana inişiyle gündeme gelen pilotların hayatı bu ikileme örnektir.
Havacılık, insan hayatına verilen değerin somut olarak görülebildiği nadir alanlardan biridir (Bir diğeri de sağlık olsa gerek…). Bir yolcunun fenalaşması bile uçağın inmesine sebeptir. Her ne kadar ciddiyetsiz görünse de.
Ancak olayları sadece yolcu ekseninde, ya da sadece uçuşun gerçekleştiği süre içinde ele almak çok doğru bir yaklaşım mıdır?
Madem insan hayatına, insana bu kadar değer veriyoruz;
Çok da ölümcül olmayan bir hata için, acımasız yorumlarımızla ve camia içi konuşmalarımızda, bir pilotun yıllarca emek harcadığı meslek hayatına, dolayısıyla ruh sağlığına ve dolayısıyla da onun hayatına kastetmeyelim… Hemen “tü kaka!” demeyelim…
Evet, Havacılıkta kurallar, dolayısıyla emniyet önce gelir, çünkü insan hayatı değerlidir.
Ama pilot da insandır…
Bir yanıt yazın