Dövizdeki dalgalanma kimini boğdu, kimini hala yüzdürüyor…
Küresel kriz bazı havayolu firmalarını ve sektörün diğer alanlarındaki firmaların bir kısmını gerçekten sarsmış durumda, ancak bazı küçülmek isteyen ama imajını korumak isteyen firmalar için ise ideal bir fırsat, bir anlamda da bahane oldu. Bir çok yer personel çıkarıyor; oysa eskisinden daha az kazanmama saplantısı olarak yorumlanabilecek durumların varlığı da önemsenmeyecek kadar az değil.
Yakıt fiyatlarının yükselmesiyle başlayan krizin, yakıt fiyatlarının düşmesiyle Avro ve dolar kullanan ülkelerde sona erdiği söylenebilir. Tabi yine de yerel para birimi farklı olmasına rağmen rezerv para birimleriyle (EUR, USD) yakıt alımı yapan ülkelerde durum çok da değişmedi. Likidite krizi ise sadece kredi kullanmak isteyen firmaları etkilemiş durumda. Bu yüzden THY de dâhil “krizi fırsata çevirmek isteyen” devlerin ayakta kalması gayet normal görünüyor.
Hangi ülkede olunursa olunsun tüm alış ve satışlarını dövizle gerçekleştiren firmalar ise biraz resesyondan etkilense de genel anlamda büyük bir sorunla karşı karşıya değiller. Havayolu firmaları, rekabet dolayısıyla, artan maliyetleri biletlere kolay kolay yansıtamıyorlar. Bakımı ve yedek parçayı dövizle ödeyen, maaşı dövizle veren, yer hizmetlerini dövizle alan havayolu firmaları yolculara yerel para birimleri üzerinden bilet kestiği için maliyet dengeleri gayet değişken ve kırılgan bir şekilde olumsuz bir seyir içinde. Ancak tüm hesaplarını dövizle yapan sektör kuruluşlarında sarsılma o kadar da kötü değil.
Zira bakınız… İş jeti ve bakım sektörü çok da etkilenmiş değil. Hangi ülkede olursa olsunlar, cironun ve harcamaların büyük bir kısmı döviz üzerinden. Bu firmalarının cirolarının yükselip alçalması sadece hizmeti alanların gücüne endeksli. Havayolları ise yolcudan hala aynı ücreti alıyor; ancak bu ücretin döviz karşılığı EUR ve USD’nin yerel para birimlerine olan paritesine bağlı olarak düşüyor.
Sektördeki büyüme terazisi
Genelde paralel olarak büyüyen Havayolu / MRO çaprazlarında denge MRO yönünde değişiyor. Hala büyük bir pazar var. Uçmaya başlayacak yeni uçaklarla da pazar büyüyecek. Resesif dalgalanma en son MRO’lara vuracak gibi görünüyor ancak öngörülere göre kriz etkisini 2010-2012 arasında yitirmeye başlayacak. Bu sırada MRO’ların resesyondan kayıpları havayolları kadar yüksek olmayacak.
Üstelik bakım sektörünün rezerv para birimlerini ulusal para birimleri olarak kullanan ülkelerde büyümesi beklentilere daha uygun. Zira daha dün Lufthansa Technik, 50 milyon avroluk bir yatırım sonrasında inşa ettiği Hamburg’daki tesisinin açılışını yaptı. CFM56 tipi motorların overhaul edileceği tesis için açıklanmış resmi beklenti yılda 80 overhaul ve uzun dönemde 2000 yeni bakım anlaşması…
Türkiye için de fırsat
MRO kuruluşları ile adını duyurmaya başlayan Türkiye’nin hem Ortadoğu hem de Avrupa pazarına kolaylıkla açılma avantajını kriz ortamında kullanması için uygun şartlar oluşuyor. Dilimize yerleşen “Krizi fırsata çevirmek” sözü gerçeğe akarsa, hem sektörümüzün büyümesi, hem de istihdam yaratması açısından tüm ülkemiz için bir kazançtır.
Tevfik Uyar
Bir yanıt yazın