Tıp, bilgisayar/elektronik, malzeme ve nanoteknolojiden sonra gelişimin hiçbir zaman durmayacağını düşündüğüm alan havacılık. Zira bir önceki cümlede saydığım tüm alanlardaki gelişmeler bir şekilde havacılık sahasında kendine uygulama alanı bulabiliyor. Gerek uçuş emniyetinde daha ileri seviyeye erişme ihtiyacı, gerek maliyetleri düşürme ihtiyacı, gerekse tek seferde çok daha fazla yolcuyu ya da yükü, çok daha kısa sürede gideceği yere ulaştırma ihtiyacı havacılıktaki ilerlemenin motoru halinde.
Tüm bu gereksinimleri karşılamak için havacılığın teknoloji ve üretim alanındaki firmaların araştırma geliştirme departmanları harıl harıl çalışıyor. Havacılığın aynı zamanda stratejik değeri yüksek askeri bir konu olması, gelişmelerin hızına hız katıyor. Öyle ya… “Zafer semadan gelecek” demişti Hezarfen Ahmet Çelebi, kendisine niçin bu işlerle uğraştığını soran IV. Murat’a, Viyana kalesini bu yolla düşürebileceklerini anlatmaya çalışırken…
Sekiz palalı LC-130
Dünya’nın muhtelif bölgelerinde çıkan bölgesel krizler kolaylıkla küresel krizlere dönüşebildiği için, global ve bölgesel güçlerin ordularının yüksek hareket kabiliyetine sahip olması elzemdir. Bu sebeple ağır askeri nakliye uçakları gün geçtikçe önem kazanıyor. Lockheed Martin, Boeing, Embraer ve EADS başlıca üreticiler arasında. ABD elindeki nakliye uçaklarını ise sürekli geliştirmeye uğraşıyor. Bunlardan birisi de sekiz palalı pervanesiyle ağır nakliye uçakları arasında bir ilke imza atacak olan Lockheed Martin’in ürettiği LC-130.
Sekiz palaya sahip, turboprop motorlu askeri nakliye uçağı aslında bir tarihi eser. Ancak gerek aviyonikleri, gerek aerodinamik tasarımı ve motorundaki ilerlemelerle tam anlamıyla modifiye olmuş durumda. Yeni model Hamilton Sundstrand NP2000s pervane kalkış performansında olağanüstü değişiklikler yaratacak. Titreşimi düşüren, daha az gürültü yaratan ve itkiyi arttıran yeni pervane, kompozit yapısıyla tam bir ileri teknoloji ürünü. Geçtiğimiz hafta ilk uçağa monte edilen pervaneler için 11 uçak sırada bekliyor. Montajdan sonraki ilk test uçuşu ise kasım ayında gerçekleştirilecek. Uçak Antartika’ya uçacak ve oraya iniş gerçekleştirip tekrar kalkacak. Böylelikle bozuk, karlı ve buzlu pistlerde rahat kalkış sağlama hedefine ulaşılıp ulaşılmadığı test edilmiş olacak. Bu arada hatırlatmak gerek, sekiz palalı pervane daha önce Northrop Grumman’ın ürettiği nakliye ve erken ikaz uçağı E-2C Hawkeyes’ta kullanılmış ve başarıyla test edilmişti. Şimdi askeri havacılık dünyası pervanedeki aynı başarının ağır nakliye uçaklarında yakalanıp yakalayamayacağının test edileceği günü bekliyor…
P&W’nin vitesli motoru
Kasım ayında gerçekleşecek önemli ilklerden birisi de Pratt&Withney firmasının ürettiği PW1000G “Vitesli” Turbofan motorunun uçuş testleri. Geçtiğimiz hafta taksi testlerine başlanan motor, bir A340-600’e entegre edilmiş durumda ve şu an Airbus’ın Toulouse tesislerinde yer testlerine tabi tutuluyor.
PW1000G, Pratt&Whitney’in Turbofan motoru PW6000’in geliştirilmiş bir sürümü. Ancak ondan farklı olarak yeni bir dişli kutusuna ve iki aşamalı yeni bir fan yapısına sahip. Kompresörden önce farklı hızlarda dönen ve motora “Vitesli” ünvanını veren ayarlanabilir iki ayrı fanda sıkıştırılan hava sayesinde motor verimi artıyor. Vites etkisini sağlayan yeni dişli kutusu, bu iki ayrı fanın optimum hızlarda dönmesi için gerekli mekanik dönüşümleri sağlıyor. Bu yönüyle gücü arttırılan motor daha çok bölgesel jetler ve tek koridorlu büyük gövdeli jetlere uygun. Zira Mitsubishi MRJ ve Bombardier C serisi uçaklar bu motorun piyasaya girmesini bekliyor.
Kasım ayı, motorun rüştünü ispatlayacağı ay olacak. Özellikle bölgesel jet üreticileri, Pratt&Withney’in bu yeni ürününün başarısını gözetliyor.
Ne diyelim… Testlerin başarılı geçmesiyle beraber önümüzdeki yıla havacılık dünyası olarak bir adım öne başlayacağız. Umarım geçtiğimiz hafta suya indirilen %100 yerli tasarım Milli Gemilerimiz Heybeliada ve Akçay’ın başarıları ülkemiz havacılığına ilham olur.
Tevfik Uyar
Bir yanıt yazın