2006 yılının Mayıs ayında Karadağ’ın bağımsız olmasından sonra kaleme aldığım ve MSI dergisinin de Haziran sayısında yayınlanan “Balkan Haritası Yine Değişti. Yine değişecek mi?” başlıklı yazımda şöyle diyordum: “…bu gelişmenin henüz Self Determinasyon hakkını elde edememiş Kosova’nın ve Bosna Hersek’in içerisinde yer alan Sırp Cumhuriyetinin de hareketlenmesine ve bu istikrarsız bölgenin yeni bağımsızlıklara sahne olmasına sebep olacağı da muhtemel”. Belki “kuvvetle muhtemel” demem daha doğruydu.
Tarihin istikrar ile kavuşturamadığı yeşil balkanlar, bir kez daha haritasını tazelemek zorunda kaldı. 2006 Mayıs’ında bir sabah Karadağ’ın “ben bağımsızım” demesi ve hemen hemen tüm dünyanın onu çok kısa bir sürede resmen tanıması ile aslında beklenen bir süreç başladı. Tahmin edilenler birer uzmanlık ürünü değildi, çünkü zaten Dayton anlaşması ile vaat edilen özerkliğe bile ulaşamamış olan Kosova’nın ilk fırsatta bağımsızlık talebinde bulunacağı ayan beyan ortadaydı. Bu yüzden Kosova’nın nasıl ve neden bağımsız olduğuyla değil, bu bağımsızlığın sonuçlrıyla ilgilenmek, bu yazının kapsamının daha faydalı olması açısından önem teşkil etmektedir.
Domino Taşları Dökülebilir
Fazla ayrıntıya girmeden “balkanizasyon” evresinde hala ateşlenmemiş bir kaç fitilden bahsetmekte fayda var.
Bunlardan ilki Kosova ile statüsü pek de farklı olmayan “Voyvodina”. Ancak Voyvodina’nın önemli bir farkı var: Kosova, büyük ölçüde Arnavutlar’dan oluşan bir özerk bölge olup, Sırplar ancak azınlık statüsünde idi. Üstelik Sırbistan’a bağlı bir özerk bölgeden daha ziyade fiilen BM’ye bağlı bir özerk bölge halinde idi. Ancak Voyvodina’da çoğunluk Sırp. Macarlar ise en büyük etnik grup olarak Voyvodina sahnesinde yer alıyor. Bu yüzden referandum ya da meclis deklarasyonuyla bir bağımsızlık beklenmemeli. Nitekim Kosova’nın elden kaçmasıyla Voyvodina’da bazı önlemlerin alınacağı da kuvvetle muhtemel çünkü Voyvodina etnik çatışmaların hala hüküm sürdüğü bir bölge olarak istikrarsızlığın önemli sebeplerinden birisi olarak devam ediyor. Etnik baskılara en çok maruz kalan unsurun Macarlar olması sebebiyle Voyvodina’ya kuzeyden komşu olan Macaristan bölgeyi sürekli izliyor. Doğalgazı Rusya’dan satın alan Sırbistan’a uzanan boru hattının Macaristan üzerinden gelmesi Macaristan’a bölge konusunda baskı yapmak için önemli bir koz verse de Sırpların çözüm için adım atmaması Macaristan tarafından AB’ye şikayet edildi ve edilmeye devam ediyor. Şu halde Sırpların bir yandan önlem alırken diğer yandan Macarlara iyi davranması da gerekiyor.
İkinci domino taşı Bosna Hersek’e bağlı olan “Sırp Cumhuriyeti”. Orta Sırbistan hayalleri bu Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına doğrudan bağlı, çünkü Karadağ’ın bağımsızlığını kazanmasıyla denize çıkışı kapanan Sırbistan’ın deniz-ekonomik devamlılığını Karadağ’dan bağımsız sürdürebilmesinin tek şartı da bu. Bosna Hersek’in Dayton anlaşması ile inşa edilen yapısı içerisinde Saray Bosna’ya bağlı. Ancak bağımsızlık taleplerinin Kosova’nın bağımsızlığıyla daha da artacağı şüphesiz.
Üçüncü domino taşı ise Makedonya. Yunanistan’ın Kosova’nın bağımsızlığına karşı çıkmasının önemli sebeplerinden birisi. Yunanistan’ın Makedonların çoğunlukla yaşadığı “Makedonya Bölgesi”, bağımsızlık ya da Makedonya ülkesi ile birleşme talep etmektedir. (Türkiye’nin Yunanistan ile anlaşamadığı önemli konulardan birisi bizim “The Former Republic of Macedonia” ülkesini “Makedonya” diye anmamızdır.)
Sınır Ötesi Domino Etkisi
Kosova’nın bağımsızlığı bir çok ülkeyi endişelendirmek için haklı bir nedendir. Kosova’nın bağımsızlığından evvela bizi de yakından ilgilendiren bir mesele etkilenecektir: KKTC. Putin’in Avrupa’yı açık ayrımcılıkla suçlarken KKTC’yi malzeme olarak kullanması aslında KKTC’ye uygulanan çifte standardın böyle büyük bir ağızdan ilk kez dile getirilmesi anlamını ve bu anlamın avantajını taşımıştır. KKTC’nin Papadopoulos’un devredışı kaldığı son seçimleri de avantaj olarak kullanarak bağımsızlık taleplerini sistematik hale getirip yinelemesi ve başarılı bir politika üretmesi için uygun zamandır. Elbette KKTC’nin bu davada Türkiye tarafından yalnız bırakılması bir zaman sonra bizlere “araya kaynamak” deyimini hatırlatabilir.
Bağımızlıktan çekinen bir diğer ülke de İspanya’dır. Ancak İspanya’nın Karadağ bağımsızlığına da aynı tekiyle yaklaştığını ancak “durumu kurtartdığını” da unutmamak gerek. Aynı oyunu sahneye koyduğu düşünülebilir, tabi bu defa daha fazla seyirci ve hasılatla.
Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlığını rahatsızlıkla karşılamasının sebebi, bir çok kimsenin çarpıtmasına karşın güneydoğu meselemizin Kosova ile uzaktan yakından ilgisi bulunmamasıdır. Kosova ile Güneydoğu meselemizi birbirine benzetmek ancak cahillikten ileri gelen bir hastalık ya da gizli maksatlı bir düşüncedir.
Sonuç
Türk ordusunun oldukça etkili bir şekilde içerisinde varolduğu bu küçük devlet, bizzat gözlemlediğim üzere Türkiye’ye gönülden bağlıdır. Türkiye’nin Kosova ile yürüteceği dış siyaset ayrı bir değerlendirme konusudur.
Sebepleri ya da muhtemel etkileri her ne olursa olsun artık Avrupa’da Prizren adında resmi bir başkent ve Kosova adında küçük bir müslüman ülke var. Bundan başk bir sonuçtan da şimdilik bahsedemiyoruz çünkü bu bağımsızlık sürecinden sonra balkanların istikrara kavuşacağını düşünmek iyimser bir tahmin olur.
Tevfik Uyar
18 Şubat 2008
Bir yanıt yazın